1. Çizimli Sabit Yıldızlar Kitabı: Abdurrahman İbn Ömer es-Sûfi

el-Sûfi adıyla bilinen Ebu Hasan Abdurrahman İbn Ömer es-Sûfi er-Râzi (903– 986), özellikle astronomi alanında hizmetlerde bulunmuştur. Döneminde Grek astronomisi her anlamda anlaşılmış ve üstüne hatalar düzeltilerek açıklamalar yapılmıştır. Burada kısa özeti verilecek olan Çizimli Sabit Yıldızlar Kitabı adlı kitabı gökyüzündeki takımyıldızlarında yer alan tek tek bütün yıldızların hem konumlarını içeren hem de 48 takımyıldızının her birinin tamamı resimli temsilinin yer aldığı muazzam bir çalışmadır. Uzun yıllar Batı Avrupa dâhil olmak üzere birçok astronomun kullandığı bu eserde Sûfi kendisinden önce hem Grek hem de İslam âlimlerinin yaptığı hataları düzeltmiş, takımyıldızlarının her birinin hudutlarını tam olarak belirlemiş ve kendi gözlemlerinden yola çıkarak her birinin konumu ve parlaklık derecelerini kaydetmiştir. Kitabın giriş bölümünde Sûfi, kendisini yeni gözlemler yapmaya ve bir kitap yazmaya iten nedenleri kendi döneminde ulaşılabilen farklı astronomi eserlerindeki hatalar ve ihmallerle ilişkilendirmekte ve bu eserleri yazanları kendilerinden önceki bilgiye sorgulanmadan bağlanmaları, gözlem yapmamaları ve astronomlar tarafından değil ressamlar tarafından yapılan çizimlere körü körüne inanmaları açısından eleştirmektedir.

Bağışlayan ve esirgeyen Allah’ın adıyla,

Yardım O’ndan gelsin der Ebu Hüseyin Abdurrahman bin Ömer el-Sûfi, Allah onun yardımcısı olsun! Övgü ve Yüceltme yalnız Allah’a mahsustur. Selam ve saygı O’nun kulu ve elçisi olan Muhammed ve ailesine olsun.

Sabit yıldızları, gök kubbe üzerindeki konumlarını ve onların takımyıldızlarını tanımaya çalışan pek çok insan gördüm ve bu kişilerin iki çeşit olduklarını fark ettim. Bir kısmı astronomların yöntemini izliyor ve yıldızları tanımayan sanatçılar tarafından çizilen kürelere güveniyor, sadece kitaplarda buldukları boylamları ve enlemleri alıyor ve yanlışı doğrudan ayırmaksızın yıldızları kürenin üzerine böyle yerleştiriyor; bunun sonucunda yıldızları bu küreleri inceleyerek öğrenenler, pek çok yıldızı gökyüzünde olduklarından farklı yerlerde bulurlar. Küreleri üretenler, bazen de yazarlarının tüm yıldızları incelediğini ve konumlarını belirlediğini ileri sürdüğü astronomik tablolara dayanırlar. Gerçek şudur ki, bu yazarlar yalnızca en ünlü yıldızları ve Batlamyus’un Almajest’de anlattığı boylamları ve enlemleri incelediğini söylediği yıldızlar olan Boğanın Gözü (Epsilon Tauri, Oculus Borealis: Boğa takımyıldızının Epsilon yıldızı), kalb el-esed Aslanın Kalbi (Alfa Leonis, Regulus: Aslan takımyıldızının Alfa yıldızı) el-simâk el-ezel (Mızraksız Simak, Spica: Başak takımyıldızının Alfa yıldızı), Akrebin alnının üç yıldızı (Akrep takımyıldızının Delta, Beta ve Pi yıldızları) Akrebin Kalbi (Alfa Scorpi, Antares: Akrep takımyıldızının Alfa yıldızı) gibi herkesin bildiği yıldızları seçmişlerdir, çünkü bunlar ekliptik çizgisine en yakın olan yıldızlardır. Sonra, bu yıldızları incelemişler ve gözlemleri sırasındaki yerlerini belirlemişlerdir. Batlamyus tarafından Almajest’n kataloğunda aktarılan diğer yıldızlara gelince, kendi gözlemleri ile Batlamyus’un dönemi arasındaki zaman boşluğunda bu yıldızların hareketi için bulduklarını her birine ekliyorlar. Hepsini incelediklerine ve gerçekten bulduklarına inandırmak için, onların gözlemleriyle Batlamyus’un yerleri arasındaki enlem ve boylamlardaki farklılıklar nedeniyle, onunla uyuşmayan nicelikte olan, kendileriyle Batlamyus arasında geçen zaman boşluğunda yıldızların hareketini buldukları artıştan bağımsız olarak ve bu yıldızları tanımaksızın pek çok yıldızın enlem ve boylamına birkaç dakika ekliyorlar ya da çıkarıyorlar. Bu sayılar, al-Battâni, Utarid ve diğerlerinden elde edilmiştir.

Almajest’in pek çok örneğine dikkatle baktım ve yıldızların pek çoğu hakkında farklılık gösterdiklerini gördüm. Daha sonra al-Battâni’nin kitabında, incelemiş olduğunu söylediği bu yıldızları aradım, nüshalarda, haklarında en küçük farklılık olan tüm yıldızları kaldırmış olduğunu gördüm. Bu şekilde, beşinci ve altıncı büyüklükteki çok sayıda yıldızı aktarırken, üçüncü ve dördüncü büyüklükteki pek çok yıldızı kaldırmıştı.

Sonra, Yay takımyıldızının yıldızlarını incelediğini ve Yay takımyıldızının 28° 30¢ içinde sol ön bacağının diz arkası üzerinde bulunan yıldızı bulduğunu söylüyor. Gözlemleri sırasında, Almajest’de aktarılan her yıldıza yapılan eklemenin 11° 10¢ olduğunu bulduğunu ileri sürüyor. Oysa her yıldıza yapılan ekleme hakkında söylediklerine göre, bu yıldızın, Yay’ın 28° 50¢ içinde bulunması gerekirdi; çünkü Almajest’de aktarılan yeri 17° 40¢ içindedir, buradan hareketle bu yıldızı gözlemlediğine inandırmak için 20¢ çıkardığı sonucuna varılır. Dolayısıyla, bu yıldızı gözlemlemediğinin ve de tanımadığının ve başka astronomlar tarafından da tanınmadığının kanıtı, tablolar oluşturulduğundan, küreler yapıldığından ve üzerlerine yıldızlar yerleştirildiğinden beri, kitaplarında ve kürelerinde bu yıldızı ikinci büyüklükteymiş gibi göstermeleridir, oysa dördüncünün en küçüklerindendir. Enlemi Kraliçe takımyıldızının yıldızlarının en büyük enlemini 1° 30¢ güneye doğru geçerek, Kraliçe takımyıldızının Alfa yıldızının altında yer alır. Aynı zamanda Almajest’de, aynı ön bacaktaki yıldızın ikinci büyüklüğün küçüklerinden olduğunu ve yine de üçüncü olarak işaretlediğini bulmuştur. Bu, Kraliçe takımyıldızının 6. yıldızının çok yakınında bulunan yıldızdır, çünkü aynı enleme sahiptirler; dizdeki yıldız sadece 50¢ daha güneydedir. Her ikisi de dördüncü büyüklüktedir. Belki, çevirmenler ya da müstensihler, bir müstensihin bir bâ olarak aldığı bu iki yıldızın büyüklüğünü bir dâl ile işaretlemişler ve böylece ikinci büyüklük olarak belirtmişlerdir. Oysa şimdiye kadar, urkub al-rami (Alfa Sagittari: Yay takımyıldızının Alfa yıldızı), Yay’ın diz kapağının arkası olarak adlandırılan yıldız, tablolarda ve kürelerde ikinci büyüklükte olarak işaretlenmiştir. Belki de hata orijinal el yazmasından kaynaklanmaktadır; Batlamyus’tan sonra bundan tablolar yapan ya da bunu gözlemleyen, gerçekten bu yıldızı tanımayan kişiler, Batlamyus’un fikrini izlemişler ve onu ikinci büyüklükte işaretlemişlerdir.

Utarid’in eliyle yazılmış, içerisinde kırk sekiz takımyıldızın sunulduğu ve sonradan, mükemmel bir bilgiye sahip olduğunu söylediği bir kitabını buldum. Yay takımyıldızının diz kapağının arkasında bulunan yıldızı kitaplarda bulduğu gibi, aynı şekilde ikinci büyüklükte işaretlemiş. Dahası, Yay takımyıldızının yüzünün doğuya doğru dönük olduğunu söylüyor ve kitabında da bu şekilde çiziyor; bu da onun ne Yay takımyıldızını ne de el-Kavs yıldızını (Epsilon Sagittari: Kaus Australis, Yay takımyıldızının doğu tarafındaki üç yıldızı Araplar Devekuşunun su içmesine benzetmişler, Batı tarafındaki dört yıldızı ise su içmekten dönen Devekuşuna benzetmişlerdir) tanımadığının kanıtıdır. Zira el-naam el-varid, (Phi Sagittari, Sigma Sagittari, Chi Sagittari, Tau Sagittari yıldızlarının oluşturduğu küme) yalağa giden Devekuşu boynunu, yalaktan dönen Devekuşu boynu, el-naam el-sadir (Gamma Sagittari, Delta Sagittari, Eta Sagittari aldı yıldızlardan oluşan küme) takip eder. Oysa yayın, okun ucunun ve Yay takımyıldızının yıldızları, el-naam el-varid’e aittir. Bu yıldızlardan en kuzeyde olan yıldız iki Devekuşunun üstünde, bunların arasında bulunur ve onlarla birleşir, bir tonoz şekli sunar. el-naam el-sadir’in yıldızlarına gelince, Yay takımyıldızının omzu, dirseği ve okun çentiği üzerinde bulunurlar. Yay takımyıldızının kafası el-naam el-sadir’i takip eder ve bu devekuşuna en yakın yıldız, Yay takımyıldızının gözünün üzerinde bulunan nebülözdür, sonra kafa, daha sonra da saç bandı ve saç gelir. Okun ucu Yay takımyıldızının 17° 12¢ içinde, okun çentiği aynı şekilde Yay takımyıldızının 25° 42¢ içindedir; saçın yıldızları tamamen Oğlak takımyıldızının içindedir; Yay takımyıldızının hayvanının kuyruğunda yer alan dört yıldız da 10° fazlayla Oğlak takımyıldızının içindedir. Oysa okun ucunun çentikten önce, çentiğin saçtan önce ve kafanın hayvanın kuyruğundan önce doğması kaçınılmazdır. Bu durumda, Yay takımyıldızının yüzü nasıl doğuya dönmüş olur?

Ali bin İsa al Harrâni tarafından yapılmış büyük bir küreyi incelerken, yüze ve Başak takımyıldızının sol kanadında olması gereken beşinci yıldızı yüzde bulunan dördüncünün kuzeyine yerleştirdiğini fark ettim; oysa bu kanat yıldızının enlemi 10´ kuzeydedir ve yüzdekinin enlemi ise 5° 30´ kuzeydedir; buradan sol kanat yıldızının 5° 20´da bulunan yüzdekinden daha güneyde olması gerektiği sonucuna varılır. Batlamyus’un kitabının bir nüshasında, el-Haccac’ın çevirisinde, kanatta bulunan yıldızın enleminin, 6° 10´ kuzeyde olduğunu gördüm, bu, sıfır yerine, bir vav yazan bir müstensihin hatasıdır. Yıldız, kürenin üzerine bu enlemle çizilince, yüzde bulunan dördüncünün kuzeyinde, yüzde batar. Kitaptan, onun kanatta olduğunu okumuştur, ama kanadın ucu ve yüz arasını fark etmemiştir. Bu yıldız Başak takımyıldızının sol omzunun ucunda bulunur ve ayın bulunduğu el-uvva olarak adlandırılan yıldızların ilkidir; üçüncü büyüklüktedir.

Erboğa (Centaurus) takımyıldızının bacağının üzerinde bulunan büyük yıldızı da, atın sağrısının üzerine yerleştirmiştir; yine de, sağrı ile bacak arasında ayrım yapmayarak Rigel Kent [Centauri takımyıldızının Alfa yıldızı], Centaurus’un Bacağı adıyla belirtir. Bugün, kendi dönemi için Batlamyus tarafından aktarılan yerlere, her yıldız için 12° 42´ olmak üzere yapılan eklemeler yüzünden, bu yıldız Akrep takımyıldızının 21° 2´ içinde olmalıdır, enlemi 41° 10´ güneydir. Ali bin İsa, el-Battâni ve el-Mumtahan’ın yazarları, bu yıldızın yeri için, Almajest’in pek çok nüshasında, Başak takımyıldızının 8° 20´yi bulmuşlardır. Oysa el-Mumtahan’ın yazarları, kendi dönemleriyle Batlamyus’un çağı arasındaki süre için 10° 15´ ekleyerek, bu yıldızın yerini Başak takımyıldızının 18° 35´ içine sabitlemişlerdir. el-Battâni buna 11° 10´ eklemiştir ve bu nedenle yıldızı Başak takımyıldızının 19° 30´ içine koymuştur. Oysa el-Battâni’nin zamanında, Akrep takımyıldızında bu kadar derecede olmalıydı, çünkü yeri, Batlamyus zamanında, Akrep takımyıldızının 8° 20´ içinde idi; ama bu kadar dereceyi Başak takımyıldızının içine küre üzerinde yerleştirdiğinde, hayvanın sağrısında belinin altında kalıyor; ama bu kadar dereceyle Akrep takımyıldızına yerleştirilirse, Batlamyus’un da dediği gibi, Yay takımyıldızının ön sağ bacağının ucuna gelir. Bu yıldız, Centaurus’un otuz beşinci yıldızıdır ve birinci büyüklüktedir. Bugün yeri, hesabımıza göre, Akrep takımyıldızının 21° 2´ içindedir.

Sabit yıldızları tanımaya çalışan diğer amatörler grubuna gelince, bunlar doğan ve batan yıldızlar (kitab el-anva) ve ayın evleri biliminde Arapların yöntemini izlerler ve bu konu hakkında oluşturulmuş kitaplarda bulunanlara bağlıdırlar. Doğan ve batan yıldızlar hakkında pek çok kitap buldum, bu uzmanlık alanının en iyisi ve en eksiksizi Ebu Hanife el-Dinavari tarafından yazılan eserdi. Bu eser, onun, bu konu hakkında kitap oluşturmuş olanların tamamından daha iyi ve mükemmel bir şekilde Arap geleneklerini, dizelerini ve ahenklerini bildiğini gösterir. Yine de, yıldızları Arap yöntemine göre iyi tanıyıp tanımadığını bilmiyorum; zira yıldızlarla ilgili bu tür hakkında az bilgileri olduğunu kanıtlayan pek çok şey yazan İbn el-Arabi, İbn Kunasa gibi isimleri zikretmiştir, anmıştır; Ebu Hanife yıldızları uzmanlar gibi iyi tanıyor olsaydı, onların hatalarını aktarmazdı.

İki yöntemden birini tanıyanlar, diğerini tanımıyorlardı. Kendi kitaplarında, kullandıkları kitaplarındakinden anlamı farklı olan bazı şeyler yazmışlardır. Hatalarını ve zayıflıklarını buradan açığa vurmuş oluyorlardı. Kitabında, on iki işaretin adlarının, yıldızlarının dizilişinin aynı ismi aldıkları bir resme benzemesinden gelmediğini söyleyen Ebu Hanife bunlardandır. Yıldızlar yer değiştirir ve yıldızların dizilişi aynı kalmadığı halde işaretlerin isimleri değişmez, der. Demek ki, yıldızların dizilişinin hep aynı olduğunu, değişmediğini bilmediği gibi, karşılıklı mesafelerinin, ekliptiğin kuzey ve güney enlemlerinin yükselip alçalmadıklarını da bilmiyordu. Yıldızlar biçim değiştirmezler çünkü fiziksel bir etkiyle ve ekliptik kutupları etrafındaki bir hareketle hep beraber sürüklenirler; bu nedenle sabit olarak adlandırılmışlardır. Ebu Hanife, bunların sabit olarak adlandırıldıklarını, çünkü hareketlerinin gezegenlerinki ile karşılaştırıldığında çok yavaş olduğunu varsayar. Gizli olan durumlar ancak astronomi eğitimi almış ve gözlemlere alışkın olan astronomların yöntemini izleyenler tarafından bilinebilir.

Ebu Hanife’nin astronomide bilgi kazanmış ve gözlemlere alışkın olduğunu sanmıştım. Hicret’in 335. yılında, Allah onu korusun! bilge sultan Ebu Fadıl Muhammed bin el-Hüseyin ile birlikte Dinavar’da bulunduğumda, onun odasında oturdum, sakinlerden pek çok yaşlı bana onun yıllar boyunca bu odanın üzerinde yer alan terasta yıldızları gözlemlediğini söyledi. Ama eserleri ortaya çıktığında ve kitabını incelediğimde, sadece en bilinen yıldızların görüntülerinin peşinden koşmakla ve evler ve buna benzer başka şeylerle ilgili olan doğan ve batan yıldızlar hakkındaki kitaplarda karşılaştıklarıyla ilgilendiği kanısına vardım.

Bu yıldızların, işaretlerin düzenini izleyerek, Batlamyus’a ve seleflerine göre, yüz yılda bir dereceden ibaret olan belli bir harekete sahip oldukları konusunda herkes hemfikirdir. el-Mumtahan’ın yazarlarına ve Batlamyus’dan sonra gözlem yapanlara göre, altmış altı yılda bir dereceden ibarettir.

Üç bin yıl önce, Zodyak figürleri farklı kesitlerde iken, isimlerinin muhtemelen bunlara benzer olduğu tartışmasızdır. On ikinci kesitte olan Koç figürü ve birincideki Boğa’nın figürü böyledir, bu birinci kesit Boğa, ikincisi İkizler, üçüncüsü Yengeç olarak adlandırılmış olmalıdır. Ama Timocharis’in döneminde, hatta ondan önce, gözlemler yenilendi ve arakesit noktasından sonra olan Koç figürünün on iki kesitin birincisine geçtiği bulundu, isimleri değiştirildi ve birinci kesit Koç; ikincisi Boğa; üçüncüsü İkizler; dördüncüsü Yengeç olarak adlandırıldı. Oysa işaretlerin, hareketlerinin etkisiyle, ancak yüzyıllar sonra bugün Terazi’ın bulunduğu yedinci kesitte Koç figürünün; günümüzde Koç’un yer aldığı birinci kesitte Terazi figürünün; şimdi Oğlak’ın olduğu onuncu kesitte Yengeç figürünün ve Yengeç’in olduğu dördüncü kesitte Oğlak’ın yer alacağı gibi bir nakle maruz kalmış olduğunu birileri bize kabul ettirecektir. O zaman birinci kesit Terazi; ikincisi, Akrep; üçüncüsü, Yay; dördüncüsü, Oğlak; beşincisi, Kova; altıncısı, Balık; yedincisi, Koç; sekizincisi, Boğa; dokuzuncusu, İkizler; onuncusu, Yengeç; on birincisi, Aslan ve on ikincisi, Başak olarak adlandırılacaktır. Terazi’nin başlangıcı, ilkbahar ekinoksu; Oğlak’ın başlangıcı sonbahar ekinoksu; Yengeç’in başlangıcı da kış Gündönümü adını alacaktır; zira Yengeç’i, Oğlak’ın simgesinin içinde bulunacağı kesit olarak adlandırmak ve Oğlak’a, Yengeç’in simgesinin dolduracağı kesitin adını vermek saçma olacaktır.

Gökyüzü on iki kesite ayrıldığında, bu bölümlerin başlangıç noktası olarak ilkbahar ekinoksu alınır, çünkü Güneş’in oradan geçtiği dönemde geceler ve gündüzler eşittir; günler gecelerden daha uzun olmaya başladığı zaman, hayvanlar ürer, bitkiler canlanır, sular çoğalır, ağaçlar yapraklarla örtünür, hava daha ılık olur. O zaman her kesitte Zodyak simgelerinden biri fark edilir ve kesitlere orada bulunan simgelerin isimleri uygulanır.

Timocharis’in zamanında ve ondan önce, kesitler her birine isim veren simgelerle doğru olarak yerleştiriliyordu. Böylece, ilk kesitte, Koç simgesi vardı, bu nedenle her dilde bu isimle anılmaktadır; bu yıldızlar çok bilinir ve ünlüdürler. Yıldızlar hakkında az bilgi sahibi olanlar bile el-Şeretân’ın (İşaretlerin) iki boynuzda yer aldığını bilir; bunlar sadece Alametler olarak adlandırılırlar, çünkü bunlar ilk ev, ilk belirleyici noktalar ve (Zodyak’ın) simgelerinin başlangıcıdırlar; zira işaretler bu demektir, el-butîn, Küçük Karın, karıncık, bu şekilde adlandırılmıştır, çünkü Koç’un karnında yer alır; biri arka but üzerinde, diğeri sırtın ucunda ve sonuncusu kuyruk üzerinde bulunan üçgen şeklinde yerleşmiş üç yıldızdan oluşur.

İkinci kesitte, Ülker yıldızkümesi (Pléiades) el-Süreyya’nın sırtında, el-Debaran’ın sol gözünde bulunduğu Boğa simgesi vardır; üçüncü kesitte, kolu Mebsuta (Epsilon Geminorum: İkizler takımyıldızında Epsilon yıldızı) kafalarına ve Alhena (Gamma Geminorum: İkizler takımyıldızının Gamma yıldızı) ayaklarına uzanmış İkizler vardır. el-haka’ya (Kappa Geminorum: İkizlerin Kappa Yıldızı) gelince, Zodyak simgelerine hiç girmez, Dev’in kafasında, iki omzunun arasında, biraz daha kuzeye doğru bulunur. Dördüncü kesitte Yengeç vardır; küçük bir simge olsa da, bu kesitte başka hiçbir şey yoktur; göğsünün üstünde el-nastra vardır. Beşinci kesitte, Aslan figürü vardır; bu, bölümlendirildiğinde, aralarında Yengeç’in son bölümünde bulunan Altarf (Lambda Leonis: Aslan takımyıldızının Lambda yıldızı ya da Beta Cancri: Yengeç takımyıldızının Beta Yıldızı) Gözler, Aslan’ın son bölümünde bulunan al-sarfa (Delta Leonis: Aslan takımyıldızının Delta yıldızı) olarak adlandırılan yıldızın da bulunduğu pek çok yıldız barındıran büyük bir simgedir. Bu kesite de içinde bulunan simgenin adı verilmiştir.

Araplar, gökyüzü çemberini ayın yaklaşık yirmi sekiz günde kat ettiği gün sayısıyla böldüklerinden, kendilerine özgü anlatımlarda Zodyak simgelerini kullanmıyorlardı, birbirlerine olan mesafeleri göze, ayın bir gün ve bir gecede geçtiği yola eşit gibi görünen aralıklarla dizilmiş her bölümde dikkat çekici yerleri araştırıyorlardı. Bunlar, ilkbahar ekinoks noktasından sonra ilk göze çarpan noktalar olan el-Şeretan, İki İşaret’ten başlamışlardır. Daha sonra, el-Şeretan’in arkasında, ayın bir gün ve bir gecede kat ettiği mesafede el-Şeretan’in uzağında başka bir nokta aramışlardır; bu şekilde el-butin’i, bundan sonra Süreyya, Ülker’i, sonra Deberan’ı ve böylece tüm evleri bulmuşlardır. Zodyak simgelerine, kesitlere ve oluşturdukları simgelerin uzamına hiç dikkat etmemişlerdir; bu nedenle, Devin kafasında olan güney takımyıldızlara ait olan ve Zodyak simgeleri arasında bulunmayan el-haka’yı (Kappa Geminorum) evler arasında sayarlar. Aynı şekilde iki boşluk, Zodyak’ın kuzeyindeki At takımyıldızındandır. Aslan takımyıldızının üyelerine başka bir simgeye ait olan pek çok yıldızı katmışlardır; bu şekilde İkizler’in kafalarındaki iki yıldızı ve el-kelb el-mutakaddim, önde giden Köpek olarak adlandırılan iki yıldızı Aslan’ın iki ön ayağıymış gibi almışlardır. Yengeç’in göğsünde yerleşmiş bulunan bulutu [nebülözü] Aslan’ın el-nastra’sı, yani burnu olarak adlandırmışlardır. el-uvva (Delta Virginis: Başak takımyıldızının Epsilon yıldızı) iki oyluk ve iki Simak’ı iki arka bacak yapmışlardır. Böylece Aslan simgesine, üç işaretin yerini işgal eden sekiz ev yerleştirmişlerdir. Ebu Hanife, tüm bu evlerin gerçekte Aslan’ın işareti içinde olduğuna inanmıştır; yani, her biri özel bir ada sahip olan üç işaret üzerinde uzanan bir tek sembol olduğunu bilmiyordu. Ne Yengeç sembolünü, ne Aslan’ın iki sembolünü, ne de Başak’ı tanıyordu. Aslan sembolüne ait olan evlerinkiler dört tanedir ve 33° 20’lık bir uzamı kapsarlar. Bunlardan birincisi Altarf, (Gözler), Aslan’ın yüzünde, ağzın açıldığı yere yakın bulunmaktadır, diğeri Yengeç’in çevresindeki dış yıldızlardan biridir; bu iki yıldız gökyüzünde enlemesine yerleşmişlerdir ve Araplar bunları Aslan’ın gözlerine benzetirler. Ağzın açıldığı yerde bulunan yıldız, bugün Aslan’ın 3° 52’ içinde bulunur. Sonra, el-jabha (Gamma Leonis: Aslan takımyıldızının Gamma yıldızı), Alın gelir; bu, üçü boynun üzerinde ve sonuncusu kalpte bulunan dört yıldızdan oluşur; bu sonuncusu al-maliki, [Regulus] olarak adlandırılır ve Aslan’ın 15°12’ içinde bulunur. O halde, onunla ağzın açıldığı yerdeki yıldızla arasında 11° 20’ mesafe vardır. el-subra (Omicron Leonis: Aslan takımyıldızının Omicron yıldızı), Yele, daha sonra gelir; bunlar, omuz başında yerleşmiş iki yıldızdır. Regulus ile Aslan’ın 26° 52´ içinde bulunan el-subra’nın en parlak iki yıldızı arasında, 11° 40´ bir mesafe vardır. Son olarak, el-sarfa ve gelir; bu, kuyrukta yerleşmiş ve Başak takımyıldızının 7° 12´ içinde bulunan parlak bir yıldızdır. Onunla el-subra’nın en parlak iki yıldızı arasında 10° 20´ mesafe vardır. Birbiri ardınca gelen iki grup arasındaki mesafe hemen hemen aynıdır ve her biri ayın bir gün ve bir gecede kat ettiği yolu ortaya koyar. el-uvva’ya gelince, Başak’ın iki kanadında yerleşmiş beş yıldızdan oluşur. Biri, el-azal el-simak (Spica), Mızraksız, Başak’ın sol elinde, diğeri, el- Simak el-ramih (Arcturus) Mızraklı, el-Zaniah, (Tellal) olarak da adlandırılan ve simgenin bir parçası olmayan Zaniah’ın iki oyluğunun arasında el-uvva bulunur. Başak takımyıldızını tanımadığı aşikârdır, çünkü altıncı işaretin Aslan’ın parçası olduğunu ve astronomların el-zafira (Zeta Leonis: Aslan takımyıldızının Zeta yıldızı), Saç Buklesi olarak adlandırdıkları ve bir başağa benzeyen, Aslan’ın kuyruğunun üstünde bulunan bir komşu yıldız kümesi yüzünden el-sunbula (Başak) olarak adlandırıldığını sanıyordu. el-Kavs (Epsilon Sagittari: Yay takımyıldızının Epsilon yıldızı) hakkında da, benzer şekilde, böyle adlandırılmasının orada bir yay sembolü görülmesinden değil, Yay’ın saçları üzerinde bulunan ve Arapların el-kilada, (Kolye) olarak adlandırdıkları birkaç yıldızın eğri bir hatta dizilmiş olmalarından kaynaklandığını söyler; sonuç olarak astronomların yöntemine göre ne yayı, ne oku, ne Yay takım yıldızını, ne de başka bir yıldızı tanıyordu. Aynı şekilde, el-avaid’i (Beta Draconis: Ejderha takımyıldızının Beta yıldızı) betimler ve sık sık, astronomlarda bunun Ejderhanın başı olduğunu ve deneb el-decâce’nin de (Deneb yıldızı, Tavuk takımyıldızının Alfa yıldızı) Aridif (Tavuk kuyruğu) olarak adlandırdıklarını söylemiştir; Tavuk figürünü hiç bilmemektedir. Aynı simgeye ait olduklarını ve kanatlar üzerinde bulunduklarını bilmeksizin el-favaris (Delta Cygni: Tavuk takımyıldızının Delta yıldızı), Kavalye’yi betimler. banat naş el-kubra (Alkaid, Eta Ursae Majoris: Büyükayı takımyıldızının Eta Yıldızı), Büyük Tabutun Kızları’nın el-sugra (Küçükayı takımyıldızının kuyruğundaki üç yıldız) ile aynı biçimde yerleşmiş yedi yıldızdan oluştuğunu ve astronomların el-dubb el-ekber (Büyük Ayı) adı altında gösterdiklerini söyler; yani bunun sadece Ayı simgesinin bir parçası olduğunu bilmiyordu. arş el-simak, Simak’ın Tahtı ile el-zubaneyn, iki Zuban (Kıskaç), [Alfa Librae ve Beta Librae: Başak takımyıldızının Alfa ve Beta yıldızları] arasında, bu son ikisinin altında, herhangi bir sembol oluşturmayan ve buradan Centaurus ve Vahşi Hayvan [muhtemelen Lupus, Kurt] adlı iki sembole kadar uzanan el-samarih (Küresel Yıldız Kümesi) veya Bağ Kütüğü olarak adlandırılan parlak ve toplu halde bulunan birkaç yıldız olduğunu söyler. Daha sonra, Hazır’dan (Gamma Lupi: Lupus takımyıldızının Gamma yıldızı) ve el-vazn’dan (Epsilon Lupi: Lupus takımyıldızının Epsilon yıldızı, bunlar Lupus takımyıldızında bulunan çift yıldızlardan en parlak ikisidir) bahseder ve el-samarih’in parçası olduklarını bilmeksizin bu iki yıldızın adının muhlifeyn olduğunu söyler. el-ziban, iki Kurt’tan, bu yıldızların Ejderha takımyıldızı arasında sayıldığını bilmeksizin bahseder. arş el-simak el-ezel, Silahsız Simak’ın Tahtı hakkında, İbn Kanasa’ya göre, ayın birkaç defa uzaklaştığını ve Aslan’ın sağrısında bir süre kaldığını, arş el-simak, Simak’ın Tahtı’nın beşi parlak ve üçüncü büyüklükte, biri dördüncü ve bir diğeri de beşinci büyüklükteki yedi yıldızdan oluştuğunu aktarır; astronomlar bunları el-gurab [Corvus] Karga olarak adlandırırlar. Andığı yıldızların çoğunun enlemi Zodyak’ın güneyinde 15° den 21° ye kadardır; oysa, ayın Zodyak’tan uzaklaştığı en büyük mesafe, Batlamyus’a göre 5°, gözlemcilere göre 4° 45´dır. el-simak el-ezel’ın enlemi 2° güneydedir; ay, en büyük enleminde, el-simak el-ezel’in paralelinden sadece 2° 45´ güneye uzaklaşır; bu on sekiz yılda bir kere olmuştur ve ay asla Karga takımyıldızını geçecek kadar uzaklaşmaz.

de Parceval, Caussin; Pierre, Armand, 1891. “Kitab as-Suwar as-sama’iya li’s-saih Abi’l-Husain ’Abdarrahman ’Umar ibn Sahl as-Sufi ar-Razi”, Notices et extraits des manuscrits de la Bibliothèque.
Publications of the Institute for the History of Arabic-Islamic Science, Islamic Mathematics and Astronomy 1998. Ed. Fuat Sezgin, Institute for the History of Arabic-Islamic Science at the Johann Wolfgang Goethe University Frankfurt am Main, C. 31, s. 37–41.  
Çeviren: S. Ertan Tağman