1. Kader: Ebû Hanife

Ebû Hanife, kaza ve kader konusunda, Cebrilerin iddia ettiklerinin aksine, insanların irade ve ihtiyar sahibi olduklarını ve nihayet yaptıklarından sorumlu bulundukları düşüncesindedir. Allah insanları hür olarak yaratmış ve hiçbir konuda onlara cebretmemiştir. Her doğan fıtrat üzere doğar ve hür olarak iman veya küfür üzere hareket eder. Dolayısıyla Allah hiçbir kimseyi mümin ve kâfir olarak yaratmamıştır; herkes kendi irade ve kudretiyle mümin veya kâfir olur.

Kaza, kader ve meşiet, Allah’ın nasıllığını bilemeyeceğimiz (bilâ-keyf) ezelî sıfatlarıdır. Allah ma’dumu, yokluğu halinde ma’dum olarak bilir ve ilerde onu var ettiğinde nasıl olacağını da bilir. Yine Allah Teâlâ mevcudu varlığı halinde mevcut olarak bilir; ilerde onun nasıl yok olacağını da bilir… Bütün bunlar, Allah’ın ilminde bir değişiklik olmaksızın ve onun için yeni bir ilim ortaya çıkmaksızın olur. (Zira) tağayyür ve değişme yaratılmışlarda ortaya çıkar.

Allah, insanları imandan ve küfürden uzak/selim olarak yarattı. Sonra onlara hitap etti; emretti ve nehyetti. Kâfir olan kendi fiili, inkarı ve hakkı reddetmesi; sonuçta Allah’ın yardımını kesmesiyle küfre girmiştir. İman eden de kendi fiili, ikrarı ve tasdiki ile; sonuç olarak Allah’ın yardım ve tevfiki ile iman etmiştir.

Allah Âdem’in zürriyetini zerreler (küçük karıncalar) suretinde yarattı. Onları akıllı kıldı; imanı emretti, küfürden nehyetti. Hepsi O’nun Rububiyyetini ikrar etti. İşte bu onların imanı oldu. Artık onlar bu fıtrat üzere doğarlar. Kim bundan sonra küfrederse söz verdiği çizgiden çıkmış çizgisini değiştirmiş olur; kim de iman ve tasdik ederse verdiği sözde sebat ve devam etmiş olur.

Allah yaratıklarından hiç kimseyi küfür ve iman üzere zorlamış değildir. Onları mümin ve kâfir olarak değil, nötr şahıslar olarak yaratmıştır. İman ve küfür kulların fiilidir. Allah Teâlâ küfredeni küfür halinde kâfir olarak bilir; bundan sonra iman ettiğinde iman halinde onu mümin olarak, ilminde ve sıfatında değişme olmaksızın bilir ve sever.

Kulların hareket ve sükûn cinsinden bütün fiilleri gerçekte onların kazandıklarıdır. Allah onları yaratandır ve bunların hepsi onun meşieti, ilmi, kaza ve kaderi dâhilinde olmaktadır…

Ebû Hanife 1308. el-Fıkhu’l-Ekber, Ali el-Kari Şerhi (ile birlikte), Lahor, s. 49–59. 
Çeviren: Osman Karadeniz