Türkiye Türkçesi, dünya dilleri sınıflandırmasında Ural-Altay dil ailesinin Altay dilleri kolunda yer alır. Kuramsal bir dil öbeği olan Ural-Altay dil birliğinin Ural kolunun Macarca, Fince ve Estoncanın yanı sıra Korece ile Japoncayı da kapsadığı değerlendirilirken, Türkçenin Moğolca, Mançuca ve Tunguzcanın da dâhil olduğu Altay kolunda yer aldığı kabul edilir. Ural-Altay dillerinin ortak özellikleri, sondan ek almaları, sesli harflerin (ünlülerin) uyumu, cümlede özne-nesne-yüklem sıralaması ve dillerin dilbilgisel olarak cinsiyetsiz olmalarıdır. Yapısal benzerliklerin yanı sıra, yadsınamaz sayıda ortak kelime köklerinin varlığı tasnifin yerindeliğini güçlendirmektedir.
Günümüzde başta Türkiye olmak üzere, eski Osmanlı İmparatorluğu coğrafyasında konuşulan Türkçe’nin dünyada en yaygın olarak konuşulan on beşinci dil olduğu hesaplanmaktadır. Son yıllarda itibar kazanan bulgular ışığında 8500 yıllık geçmişi olduğu iddiası ise, çivi yazılı Sümerce tabletlerdeki 168 ortak kelimenin varlığı ile açıklanmaktadır. Sümerlerin Ön-Türk bir kavim oldukları ispatlanmamış olmakla birlikte, dilleri açısından Hint-Ari (İran-Avrupa) ve Hami-Sami (Arap-İbrani) kökenli olmadıkları hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde kanıtlanmıştır. Bulgular, Sümerce ve Türkçenin henüz tanımlanmayan tarihsel bir süreçte etkileşim içinde olduklarının kanıtı olarak kabul görmektedir.