Mekke müşriklerinin Ebû Süfyan kumandasında 10-12.000 kişiden oluşan büyük bir orduyla Medine’ye saldıracağı haberini alan Hz. Peygamber şehri savunmak üzere gerekli tedbirleri aldı ve Selmân-ı Fârisî’nin teklifi üzerine şehrin etrafına hendek kazıldı. Mekkeliler ve müttefikleri Medine’yi üç hafta süreyle kuşattılar. Ancak hendeği geçemedikleri için hiçbir sonuç alamadan çekip gittiler (5/627). Mekkeliler, Hayber Yahudileri ve muhtelif müşrik kabileleri birlikte hareket ettikleri için bu savaşa Ahzâb adı da verilmiştir. Kur’ân-ı Kerim’in 33. sûresi Ahzâb sûresidir. Müslümanlar Hendek Gazvesi’nde büyük sıkıntılara maruz kalmış ve kalabalık düşman ordusu karşısında endişeye kapılmışlardır. Kur’ân-ı Kerim’de bu olay şöyle tasvir edilir:
“Ey iman edenler! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani (düşman) ordular üzerinize gelmişti de biz onların üzerine bir rüzgâr ve göremediğiniz ordular göndermiştik. Allah yaptıklarınızı hakkıyla görmektedir. Hani onlar size hem üst tarafınızdan hem alt tarafınızdan gelmişlerdi. Hani gözler kaymış ve yürekler ağızlara gelmişti. Siz de Allah’a karşı çeşitli zanlarda bulunuyordunuz. İşte orada mü’minler denendiler ve şiddetli bir şekilde sarsıldılar. Hani münafıklar ve kalplerinde hastalık olanlar, ’Allah ve Resülü bize, ancak aldatmak için vaadde bulunmuşlar’ diyorlardı. Hani onlardan bir grup, ’Ey Yesrib (Medine) halkı! Sizin burada durmak imkânınız yok. Haydi geri dönün’ demişti. Onlardan bir başka grup da, ’Evlerimiz açık (korumasız)’ diyerek Peygamberden izin istiyorlardı. Oysa evleri açık (korumasız) değildi. Onlar sadece kaçmak istiyorlardı. Eğer Medine’nin her tarafından üzerlerine gelinse ve orada karışıklık çıkarmaları istenseydi, onu mutlaka yaparlardı; o konuda fazla gecikmezlerdi. Andolsun ki, onlar, daha önce geri dönüp kaçmayacaklarına dair Allah’a söz vermişlerdi. Allah’a verilen söz ise sorumluluğu gerektirir” (Kur’ân 33: 9–15).
“Düşman birliklerinin gitmediğini sanıyorlar. Düşman birlikleri (bir daha) gelecek olsa, isterler ki, (çölde) bedevilerin arasında bulunsunlar da size dair haberleri (gidip gelenlerden) sorsunlar. İçinizde bulunsalardı da pek az savaşırlardı. Andolsun, Allah’ın Resülünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır. Mü’minler düşman birliklerini görünce, ’İşte bu Allah’ın ve Resülünün bize vaad ettiği şeydir. Allah ve Resülü doğru söylemişlerdir’ dediler. Bu onların ancak imanlarını ve teslimiyetlerini artırmıştır” (Kur’ân 33: 20–22).
“Allah inkâr edenleri, hiçbir hayra ulaşmaksızın kin ve öfkeleriyle geri çevirdi. Allah, savaşta mü’minlere kâfi geldi. Allah kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir” (Kur’ân 33: 25).
İbn Hişâm 1355/1936. es-Sîretü’n-Nebeviyye, nşr, Mustafa es-Sekkâ ve dğr., I-IV, Kahire, III-IV, s. 214-233.
Taberî 1960-70. Târîhu’r-rusül ve’l-mülûk, nşr. Muhammed Ebü’l-Fazl, I-XI, Kahire, II, s. 564-581.
Çeviren: Abdülkerim Özaydın – Casim Avcı