13. Nedimlere Dair: Nizâmülmülk

Padişahın layık nedimlere sahip olmaktan, onlarla açık saçık ve senli benli bulunmaktan başka çaresi yoktur. Zira, (O’nun) büyükler, vilayetler erkânı ve sipehsâlârla çok oturması, padişahın kudret ve haşmetine ziyan verir ve onlar cüretli olurlar.

Umumi bir kaide olarak, her kime nedimlik buyurmuşlarsa, ona hiçbir memuriyet (amel) buyurmamalıdır. Zira, padişahla birlikte bulunmaktan gelen rahatlık dolayısıyla, zulüm yapar. Halka sıkıntı verir. Âmilin daima padişahtan korkması, nedimin de cesaretli olması lazımdır. Nedim, küstah olmazsa, padişah ondan hiç zevk almaz, padişah dinlenmez.

Nedimlerin (huzura kabul) vakti bellidir. Padişah toplantı yapmadığı ve bütün büyükler (huzurdan) çekildikleri zaman onların sırası gelir.

Nedim sahibi olmakda birkaç fayda vardır. Biri, padişaha arkadaşlık eder. Diğeri, gece ve gündüz onun muhafızı yerinde olduğu için, eğer –Allah göstermesin– bir tehlike vuku bulursa, nedim, vücudunu belaya siper etmekten korkmaz. Bundan başka, (O), nedime bin türlü söz söylenebilir. Vezire ve büyüklere söylenemez; zira, onlar memuriyet sahibi, padişahın icraatçılarıdırlar. Ve nedimlerden her türlü söz işitirler, küstahlıkları dolayısıyla sarhoşluk ve ayıklık sırasında hayır ve şer, ahvali gösterirler ki, bunda fayda ve hayır vardır.

Lakin nedim, görgülü, faziletli, neşeli, temiz mezhepli, sır tutucu, temiz giyimli olmalı; kitaplardan hikâyelerden ve nadir şeylerden çokça (ezbere) bilmeli; iyi rivayet etmeli; daima iyi yüzlü ve iyi (eğlence) arkadaşı olmalı, tavla ve satrancı iyi bilmelidir. Eğer bir müzik aleti çalar; bir silahı kullanabilirse daha iyi olur. Nedimin padişahla uygun düşmesi lazımdır. Padişah her ne yapar ve söylerse, nedim ona “iyi yaptın” ve “bravo” demelidir. (Padişaha), “bunu yap, onu yapma” diye öğretmenlik yapmamalıdır. Zira, padişahların ağrına gider ve sonra nefrete götürür.

(Sultanın) İçkiye, temaşaya, eğlence meclisine, şaraba, ava, çevgen oynamaya, güreşe ve buna benzer her şeye dair nedimlerle birlikte tedbir almaları yerindedir; zira, onlar bu husus için hazırlanmışlardır. Yine İmar, savaş, akın, cezalandırma (siyaset), erzak (zahire), hediye (şılat), oturma (makam), seyahat (sefer), asker, re ây â ve buna benzer memlekete teallukeden her şeyde vezir, cihan devletinin büyükleri ve ihtiyarları ile tedbirler almaları daha uygun olur. Çünkü, onlar bu husus(lar)da daha tecrübelidirler. Böylece bütün işler yolunda gider. 

Padişahlardan bazıları tabip ve müneccimi nedim yapmışlardır. Yedikleri her şeyin, her birinin fayda ve zararının ne olduğunu, ona ne yapıp ne yapmayacağım tabip söylüyor ve onun tabiat ve mizacım koruyor. (Müneccim nedim ise), vakit ve saate bakıyor, kutlu ve kutsuz günü bildiriyor, (Sultanın) yapacağı bir işin vaktini seçiyor, demişlerdir.

Yine padişahlardan bazıları, her ikisinden de nefret etmişlerdir ve “tabip, hastalıksız (olan) beni daima hoş, temiz yiyeceklerden alıkoyar; yine hasta olmaksızın ilaç verir; ağrı olmaksızın kan alır; müneccim de, ancak işleri yapmaktan meneder, (mühim) teşebbüslerden alıkor. Baktığım zaman, her iki kavim bizi daima dünya murad, lezzet ve şehvetlerinden alıkorlar; hayatı bize bıktırıcı hale getirirler; onları ihtiyaç zamanında arayalım daha iyidir” demişlerdir.

Ama, bir nedim tecrübeli, her yere gitmiş (çok gezmiş) ve büyüklere hizmet etmiş ise, daha iyi olur. İnsanlar padişahın huyunu, âdetini bilmek isterlerse, nedimlerinden kıyas ederler: Eğer nedimler tatlı huylu, açık tabiatlı, sabırlı, zarif, latif olurlarsa bilirler ki, padişah da tatlı huylu, hoş tabiatlı, iyi davranışlı, beğenilir âdetlidir. Eğer nedimleri asık suratlı, kendini beğenmiş, inkâr edici, hasis, olmayacak şey talep eden, düşüncesiz olurlarsa, bilirler ki, padişah da hoş olmayan tabiatlı, kötü huylu, öfkeli ve kötü davranışlıdır.

(Bundan) başka, eskiden beri melikler ve halifeler meclisinin âdeti olduğu gibi, –henüz bu âdet eski hanedanda kalmıştır– nedimlerden her birinin rütbe ve derecesi vardır: Bazısı (huzurda) oturma, (bazısı da ayakta durma) statüsüne sahiptir, onlar için bir pay ayırırlar. Gazneli sultanının daima 10’u ayakta, 10’u da oturmuş 20 nedimi olur. Onlar bu âdeti ve düzeni Sâmânilerden almışlardır. Padişahın nedimlerinin (kâfi) tahsisatı, maiyet arasında tam saygınlığı olmalıdır. (Onlar) kendilerini kontrol edici ve (sultana karşı) samimi olmalıdırlar.

Nizâmülmülk 1999. Siyâsetnâme, çev. Mehmet Altay Köymen, Ankara: Türk Tarih Kurumu, s. 64–65.