2. Hz. Muhammed’in Safâ Tepesinde Kureyş’e Yaptığı Konuşma

Hz. Peygamber üç yıl boyunca İslâm davetini gizlice sürdürdü. “Ey Muhammed! Şimdi sana emrolunanı açıkça ortaya koy ve Allah’a ortak koşanlara aldırış etme” (Kur’ân 15:94) ayeti, gizli tebliğ döneminin sona erdiğini bildiriyordu. Hz. Peygamber açık tebliğe, “Önce en yakın akrabalarını uyar. Sana uyan mü’minlere kol kanat ger. Buna rağmen sana karşı gelirlerse ’Ben sizin yaptıklarınızdan sorumlu değilim’ de” (Kur’ân 26:214) ayeti doğrultusunda akrabalarından başladı. Akrabalarına bir ziyafet vererek onları İslâm’a davet etmek istedi. Ancak yemekten sonra konuşmaya fırsat bulamadan davetliler dağılıp gittiler. İkinci davette Hz. Peygamber konuşmak isteyince Ebû Leheb onun kendilerini atalarının dininden saptırmak istediğini söyleyerek akrabalarının Hz. Peygamberin getirdiği dine girmelerini engellemeye çalıştı. Hz. Peygamber’in amcaları bu davet sırasında Müslüman olmayı kabul etmemişlerse de Ebû Tâlib ölünceye kadar Hz. Peygamber’i korumuştur. Hz. Peygamber, akrabalarından beklediği desteği göremeyince Kureyş kabilesinin diğer mensuplarına yöneldi. Kureyşlileri İslâm’a davet etmek amacıyla Safa tepesine çıkarak:

“Koşun, toplanın Ey Kureyşliler! Size verilecek önemli bir haberim var” diye seslendi. Kureyşliler gelince onlara şöyle dedi: “Ey Kureyşliler! Şu dağın ardında bir düşman var, size baskın yapıp yağmalamak istiyor” desem inanır mısınız?”. Dinleyenlerin hepsi: “Evet, inanırız. Çünkü senin bugüne kadar yalan söylediğine asla şahit olmadık” dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu: “Öyle ise Allâh’a yemin ederim ki, nasıl uykuya yatıyorsanız bir gün öyle ölecek ve sonra uykudan uyanır gibi dirilerek yaptıklarınızdan hesaba çekileceksiniz. Şunu da iyi biliniz ki, ebedî bir Cennet ve Cehennem vardır. Öldükten sonra iyiler Cennete, kötüler Cehenneme gidecektir. Önümüzdeki kıyamet gününün azabına karşı sizi uyarmakla görevliyim. Benim Allah katından getirdiğim din, sizi dünya ve ahirette selamete çıkaracaktır. Allah’ın birliğine ve benim peygamber olduğuma iman edenler azaptan kurtulacak, etmeyenler ise çok şiddetli bir ceza görecektir. Bu işi benimle birlikte üstlenmeye ve bana yardım etmeye hazır mısınız?”

Ardından “Ey Abdülmuttaliboğulları! Ey Abdümenâfoğulları! Ey Zühreoğulları!” şeklinde Kureyş’in bütün kollarına seslenip şöyle devam etti:

“Araplar içinde dünyanız ve ahiretiniz için benim size getirdiğimden daha hayırlısını kabilesine getirmiş bir genç tanımıyorum. Ben sizi söylemesi kolay, mizanda ağır basan iki şeye inanmaya çağırıyorum. Geliniz! Allah’ın birliğine ve ondan başka ilah olmadığına; benim de Allah’ın resûlü olduğuma şehadet ediniz. (Diğer boyları da tek tek saydıktan sonra) Allah bana yakın akrabalarımı uyarmamı emretti. ’Allah’tan başka İlâh yoktur’ demeden sizin için dünyadan bir çıkar ve ahiretten bir pay sağlayamam.”

Hz. Peygamber’in bu davetine en sert tepkiyi amcası Ebû Leheb gösterdi ve: “Bizi bunun için mi topladın!” diyerek yerden aldığı taşları Hz. Peygamber’e doğru attı. Ebû Leheb daha sonra da İslâm’a ve Hz. Peygamber’e düşmanlığını sürdürdü. Kur’ân-ı Kerim’de onun bu tavrına temas edilerek şöyle buyurulur:

“Ebû Leheb’in elleri kurusun. Kurudu da. Malı ve kazandıkları kendisine fayda vermedi. O, alevli bir ateşe yaslanacaktır. Karısı da boynunda bir ip olduğu halde ona odun taşıyacaktır” (Kur’ân 111:1-5).

İbn Hişâm 1355/1936. es-Sîretü’n-Nebeviyye, nşr, Mustafa es-Sekkâ ve dğr., I-IV, Kahire, I-II, s. 262-263. 
İbn Sa’d 1388/1968. et-Tabakâtü’l-kübrâ, nşr. İhsan Abbas, I-IX, Beyrut, I, s. 199–201. 
Belâzürî 1959. Ensâbü’l-Eşrâf, nşr. Muhammed Hamidullah, Kahire, I, s. 120. 
Çeviren: Abdülkerim Özaydın – Casim Avcı