2. İslam Öncesi İran Yazınında ’İskender’

Antikçağ kültür tarihi konusunda çoğunlukla rivayetler, dolaylı bazı kaynaklar ve arkeolojik bulgular bugüne ışık tutmaktadır. Diogenes Laertius, istinad ettiği bu türden bir kaynağa göre, Sasaniler, Babilliler, Hintliler, Kaldeliler ile Mısır ve Libyalıların, astroloji, büyü, teoloji, tıp, matematik ve kozmoloji konularında yetişmiş kendisine özgü adları olan bilgeleri bulunduğunu bildiriyor. İran’da büyücülerin tarihinin Zerdüşt’le birlikte başladığını belirten Laertius, bu konuda Antik Yunan kültürü lehinde bir yorumda bulunarak Barbarlar diye nitelediği Perslerin, bilgeliği Yunanlılardan kazandıklarını söylemektedir. Eskiçağ’da Helenler ile Persler arasındaki karşılıklı savaşlar, aynı zamanda kültürel alışverişi de beraberinde getirmiştir. MÖ 6. yüzyılın ikinci yarısında Pers imparatorluğunun batıya doğru yayılmasıyla meydana gelen etkileşim ortamında Pherecydes’in muhtemelen “Zaman Tanrısı” Zurvân’dan esinlenmiş Chronos’u, Anaksimandros astronomisinde yıldızların dünyaya daha yakın konumlandırılması, Herakleitos’un adaleti ateşle özdeşleştirmesi gibi Helen ve Batı düşüncesini belirleyen önemli fikirler meydana gelmiştir. Zerdüşt bilgeliğine ilişkin olup Kitâbu’l-Mevâlîd adıyla 750’lerde Arapçaya çevrilen Denkard adlı eserin sonradan ilave edilen mukaddimesinde, Pers-Helen siyasi gerilimiyle başlayıp kültürel etkileşime dönüşen olay şöyle tasvir edilmektedir:

Kral İskender, Dara krallığını zaptedince, astronomi, tıp, astroloji ve diğer felsefi bilimlerle ilgili bütün eserleri Grekçeye çevirtti. Daha sonra korunan bütün orijinal nüshaları yaktırdı. Bu nüshaları saklayabileceğini düşündüğü herkesi öldürttü. Ayrıca İskender, çeşitli binalardaki taşlara ve ahşaplara yazılmış bütün bilgileri yerlerinden sökerek ve bunları yaktırarak yok etti. Geriye, ancak yüksek dağlara yahut denizlerdeki adalara kaçarak İskender’den kendisini koruyabilen bazı bilgelerin ezberinde kalanlar kurtuldu. Bu kimseler, İskender’in ölümünden sonra vatanlarına geri dönünce, söz konusu eserlerden ezberlerinde kalanları yazıya geçirdiler. Ancak bu yazıya geçirilenler, fragmanlar halindeydi. O bilgilerin çoğu yok oldu ve geriye pek azı kaldı.

Ebû Sehl b. Nevbaht’ın Kitâbü’n-Nahmutân adlı eserindeyse, İskender’den kaçanlardan bazıları Çin ve Hindistan sınırlarına gitmişler, bildiklerini buralarda yaşatmışlardır. 4. yüzyılda Sasani kralı Erdeşir, Hindistan, Çin ve Bizans’tan, daha önce oraya giden ve oralardaki bilgeliklerle bütünleşerek kitaplaşan eserlerin kopyalarını İran’a getirtti. Erdeşir’den sonra oğlu Sabûr, Bâbilli Hermes, Sidonlu Dorotheus, Atinalı Kayserus, İskenderiyeli Batlamyus ve Hindistanlı Farmasb tarafından derlenen bu eserleri Sasaniceye çevirtti. Daha sonra İranlılar, bu eserler üzerine çalışarak şerhler yazdılar ve okullar kurdular. Erdeşir ve Sabur’dan sonra I. Kisrâ Anuşirvân (531–578) bu eserleri düzenletti ve kendi orijinal sırasına koydu.

Gutas, Dimitri 1998. Greek Thought Arabic Culture: The Graeco-Arabic Translation Movement in Baghdat and Early Abbasid Society, 1. bsk., Londra: Routledge, s. 37-40.
Çeviren: Sadık Türker