2. Üç Esas (Uknum) Hakkında: el-Bakıllânî

Kelam bilimine göre ezelî varlık, sayıca ya birdir ya da değildir. Eğer bir değilse çoktur ve bu çokluğun iki, üç, beş veya on beş olmasını engelleyecek hiçbir akli gerekçe yoktur. Aşağıdaki parçada Bakıllânî birden fazla ezelî varlık kabul etmenin akla uygun olmaması bir yana, bu varlıkların sayısını üçle sınırlandıran inancın hangi ilkeye dayanabileceğini tartışmaktadır.

Onlara şöyle denir: Siz niçin Allah Teâlâ, dört, beş ve daha fazla değil, üç uknumdur diye iddia ettiniz? Şöyle derlerse: Bu şu açıdan böyledir: Sabit oldu ki Allah Teâlâ, mevcud cevherdir. Sabit oldu ki O, diridir. Ve O alîmdir. Ve öyle gerekir ki O cevherdir. Onlardan üç uknumdan biri mevcut cevherdir. Ve ilim ve hayat onlardandır; çünkü O hayy ve alîmdir. Hayat ve ilim sahibi olmadan hayy ve alîm olmaz. Öyle ise uknumlar üçtür. Onlara şöyle denir: Ekanimin dört olduğunu neden inkâr ettiniz? Zira bize şöyle denir: ki Kadim mevcuttur, haydır, alimdir, kadirdir; kadir olanın kudreti olması gerekir; bu takdirde uknum dört olur; bu ikisi tek uknumdur;

Kudret, hayatın kendisidir, böylece her ikisi tek uknum olmaktadır, derlerse, kendilerine şöyle denir: İlmin hayat olduğunu neden inkâr ettiniz? Bu takdirde Allah’ın iki uknum olması gerekir.

İlim, eksilir, artar, var olur, yok olur; hayat ise, kendi halinde baki kalır; bu takdirde ilim, herhangi bir şeyde hayat anlamında değildir, derlerse, onlara şöyle denir: Aynen öyle kudret de eksilir ve ziyade olur, toptan yok olur, sonra var olur. Hayat da kendi halinde kalır; bu takdirde kudretin, hayattan başka ve farklı bir anlamda olması gerekir.

Uyku ve bayılma halinde ilim toptan yok olur; halbuki insan diridir, derlerse onlara şöyle denir: Aynen öyle, kudret de toptan yok olur. Öyle ki insan elini veya dilini harekete veya bazı organlarını imaya güç yetiremez, halbuki o bu durumda diridir; öyle ise kudret hayattan başkadır ve uknum dörttür…

Ve aynen onlara şöyle denir: Ekanimin on beş olduğunu nasıl inkâr ettiniz? Çünkü biz şöyle deriz: Allah, mevcuttur, haydır, alimdir, kadirdir,; ve yine deriz ki O, müriddir, bakidir, semi’ ve basirdir, mütekellimdir; baki, semi’, basir, mütekellim ve mürid olan, ancak beka, irade, sem’, basar ve kelamın varlığıyla böyle olur. Beka O’dur, derlerse, onlara şöyle denir: Hayat ve ilim, ikisi O’dur. O halde O, tek uknumdur, deyin. Eğer, kelam ve irade, mürid ve mütekellimin fiillerinden bir fiildir, derlerse, şöyle denir: Aynen öyle ilim de âlimin fillerinden bir fiildir; öyle ise O, iki uknumdur deyin. İlimle onu yapmayanı bilir, diye söylerlerse, onlara şöyle denir: O, onu yapmayanı irade ile irade eder ve kelam ile konuşur. Şöyle derlerse: Allah Teâlâ’nın işitmesi ve görmesi, ilminin bizzat kendisidir; öyle ise bu ikisi, ilmin dışında uknumlar değildir. Onlara şöyle denir: Aynen öyle, Allah Teâlâ’nın ilmi, hayatının kendisidir; bu takdirde iki uknum olur. Onların bu konuda söyleyecekleri kalmaz.

el-Bakıllânî, Ebû Bekir 1987. K.et-Temhid, tahkik: İmaduddin Ahmed Haydar, Beyrut, s. 93–100. 
Çeviren: Osman Karadeniz