3. Hz. Osman ve Dönemi

Hz. Ömer, Mescid-i Nebevî’de bir bedevi tarafından hançerle ağır bir şekilde yaralanınca, cennetle müjdelenen on kişiden (aşere-i mübeşşere) hayatta kalan altı kişilik konseye, yeni halifeyi seçme görevi verdi. Halifelik teklifinde bulunulan iki kişiden Hz. Osman, tereddütsüz bu görevi yerine getireceği sözü üzerine konsey tarafından halife tayin edildi. Hz. Osman döneminde yapılan en önemli işlerden birisi hiç şüphesiz, mushaflar halindeki Kur’ân’ın ilk defa olmak üzere bir kitap haline getirilerek çoğaltılması ve fethedilen topraklara gönderilerek oralarda Kur’ân hakkında meydana gelen tartışmaların ortadan kaldırılmasıdır. Hz. Osman döneminde fetihler büyük bir hızla genişlemiş İran, Trablusgarp, Tunus ve Rodos ele geçirilmiş, Şam’da ilk kez bir donanma kurulmuştur.

Hz. Osman’ın Halife Olunca Yaptığı Konuşma

Hulefâ-yi Râşidîn’in (Dört halifeden) üçüncüsü olan Hz. Osman, Hz. Ömer’den sonra halife olmuş ve 644-656 yılları arasında halifelik yapmıştır. İlk Müslümanlardan olup önce Hz. Peygamber’in kızı Rukıyye ile, onun vefatı üzerine de diğer kızı Ümmü Gülsüm ile evlendi. Bundan dolayı kendisine “iki nur sahibi” manasında “Zinnûreyn” lakabı verilmiştir. Onun en meşhur vasfı engin bir haya duygusuna sahip olmasıydı. Hz. Peygamber, Hz. Osman hakkında “Kendisinden meleklerin haya ettiği bir kimseden ben haya etmeyeyim mi?’ diye buyurmuştur. Zengin ve cömert bir sahabi idi. Medine’de Rûme kuyusunu satın alıp vakfetmiş, Tebük Seferi sırasında en büyük yardımı yapmıştır. Bir kıtlık sırasında 1.000 deve yükü buğday vs. dağıtmıştır. Onun halife olduktan sonra yaptığı ilk konuşma şöyledir:

Ey Müslümanlar! Siz İslâmiyet’le gerçekleşen huzur ve refah içinde yaşıyorsunuz. Bu nimetlerle ömür sürdünüz. Allah âkıbetinizi hayreylesin. Gücünüz yettiği kadar gece gündüz demeyip çalıştınız. Fakat unutmayın ki, dünya hayatı aldatıcıdır. Dünya hayatı sizi aldatmasın. Allah’a karşı mağrur olmayın. Olup bitenlerden ibret alın. Dikkat edin, gafil olmayın. Çünkü Allah sizin yaptıklarınızdan haberdardır. Dünya hırsıyla yaşayan, ona bağlanıp köşkler saraylar yaptıran bizden önceki insanlar şimdi nerede? Dünya onlara vefasızlık etmedi mi? Allah’ın değer vermediği dünya hayatına rağbet etmeyin. Ahirete hazırlık yapın. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Onlara dünya hayatını örnek ver: (Dünya hayatı), gökten indirdiğimiz yağmur gibidir ki, onun sebebiyle yeryüzünün bitkileri boy verip birbirine karışırlar. Fakat bütün bu canlılık sonunda rüzgârın savurduğu kuru bir çer çöpe döner. Allah, her şey üzerinde kudret sahibidir. Mallar ve evlatlar, dünya hayatının süsüdür. Baki kalacak salih ameller ise, Rabbinin katında, sevap olarak da ümit olarak da daha hayırlıdır” (Kur’ân 18: 45–46).

Muhammed Hudarî Bek, Muhâdarât Târîhi’l-Ümemi’l-İslâmiyye –ed-Devletü’l-Ümeviyye-, I-II, Beyrut, tarihsiz (Dâru’l-Ma’rife), II, s. 26–27.
Çeviren: Abdülkerim Özaydın – Casim Avcı

Hz. Osman’ın Vali ve Komutanlara Mektupları

Allah’ın selamı üzerinize olsun. Cenâb-ı Hak, idarecilerin birer vergi toplayıcısı değil iyi birer yönetici olmalarını emretmiştir. Bu ümmetin ilk idarecileri vergi toplayıcıları değil, halkın hukukunu gözeten kimseler olmuşlardır. Günümüzde ise valiler bir idareci olmaktan çok birer vergi toplayıcısı olmuşlardır. Eğer bu durum böyle devam ederse haya, emniyet ve vefa ortadan kalkar. Dikkat edin. En adaletli yol, Müslümanların hem haklarını gözetmek hem de onların sorumluluklarını yerine getirmelerini istemek, ayrıca zimmîlerin de hukukunu gözetmek, haklarını vermek ve cizyelerini toplamaktır. Düşmanlarla yaptığınız antlaşmalara da sadık kalınız.

Allah’ın selâmı üzerinize olsun. Siz İslâm’ın koruyucularısınız. Hz. Ömer’in kumandanlarına verdiği talimatları hepimiz biliyoruz. Onun bütün tavır ve davranışları herkesin gözü önünde cereyan ederdi. Onun koyduğu prensipleri bozmaya ve değiştirmeye kalkmayın. Eğer buna teşebbüs ederseniz iyi bilin ki, Allah da sizi değiştirir ve İslâm’ın yayılması ve savunması görevini başka bir millete verir. O halde davranışlarınıza dikkat edin. Ben de Allah’ın bana emanet ettiği ve yapmamı istediği şeyleri sürekli olarak gözetmekteyim.

Muhammed Hudarî Bek, Muhâdarât Târîhi’l-Ümemi’l-İslâmiyye –ed-Devletü’l-Ümeviyye-, I-II, Beyrut, tarihsiz (Dâru’l-Ma’rife), II, s. 26–27, 38.  
Çeviren: Abdülkerim Özaydın – Casim Avcı