5. Bölüm: Hindistan’da Bilim

(Bilim üreten) ilk millet Hintlilerdir. Geniş bir nüfusa ve zengin bir krallığa sahip güçlü bir millettir. Hindistan hikmet dolu insanlarıyla bilinir. Yüzyıllar boyunca, geçmişteki bütün krallar Hintlilerin bütün bilgi dallarındaki yeteneklerini fark etmişlerdir.

Çin hükümdarları, dünyanın beş hükümdarı olduğunu ve dünyadaki bütün halkların onların tebaaları olduğunu belirtirler. Bunlar; Çin Hükümdarı, Hint Kralı, Türk Sultanı, Pers Şahı, Roma İmparatoru’dur.

Çin halkının otoriteye daha fazla boyun eğdiği, hükümet politikalarını dünyadaki diğer halklardan daha güçlü bir şekilde izlediği için, Çin Hükümdarı ’insanlığın hükümdarı’ olarak nitelendirilir. Hintlilerin dikkatli ilmi faaliyetleri ve bilgi dallarındaki ileri başarıları nedeniyle, Hint Kralı, ’hikmetin kralı’, olarak nitelendirilir. Türklerin gaddarlığı ve cesareti sebebiyle, Türk Sultanı ’aslanların kralı’ olarak nitelendirilir. Meskûn dünyanın ortasında bulunan en verimli topraklara sahip krallıkları boyunduruk altına aldıklarından, krallığının zenginliği, ihtişamı ve büyüklüğü dolayısıyla, Pers Şahı, ’Şahların Şahı’ olarak nitelendirilir. Romalılar, en güzel yüzlere, en iyi şekilli bedenlere ve en sağlam fiziğe sahip olduklarından, Roma İmparatoru, ’insanların imparatoru’ olarak nitelendirilir.

Bütün milletler tarafından yüzyıllardır bilindiği üzere, Hintliler, hikmetin özü, adaletin ve tarafsızlığın kaynağıdırlar. Onlar, ince fikirlerin, evrensel hikâyelerin ve faydalı ve olağanüstü icatların insanlarıdırlar. Her ne kadar onları siyahlarla aynı kategoriye koyan renkleri siyahlığın ilk evresinde olsa da, (onları siyahlarla denk tutan, siyahlığın ilk evresinde olan renkleri) Allah (c.c.) onlara zayıf karakter, terbiye yoksunluğu ya da bayağı ilkeler vermemiştir ve onlara, çok sayıdaki beyaz ve kahverengi insanın üzerinde yer vermiştir.

Bazı astrologlar, bu durum için bir açıklama ileri sürmüşlerdir: Onlara göre Merkür ve Satürn Hint halkının kaderlerini yönlendirir. Satürn’ün etkisi yüzünden renkleri siyaha döner, Merkür’ün etkisi ise entelektüel bir güç ve iyi bir ruh sağlar. Merkür ve Satürn’ün birlikteliği, onlara uslamlama doğruluğu ve algılama derinliği verir. Bu durum neden beceri saflığına nail olduklarını ve onların niçin Zinc, Abissyianlar, Etiyopyalılar ve diğerleri gibi Sudan halklarından sağlam bir şekilde ayrı tutulduklarını açıklar. Hintlilerin aritmetik ve geometri çalışmalarındaki başarıları en önemli özellikleridir. Matematikte olduğu kadar, yıldızların hareketleri (astronomi) ve gökyüzünün sırları (astroloji) ile ilgili bilgide de en yüksek noktaya ulaştılar ve muazzam bilgi elde ettiler. Bütün bunların yanında, tıp alanındaki çalışmalarda ve bileşiklerin yapısı ve maddelerin özellikleri gibi farklı ilaçların gücü ile ilgili bilgilerinde diğer tüm halkları geride bıraktılar.

Onların kralları, güzel ahlaki ilkeleri, bilgece kararları ve otoritelerini uygulamadaki mükemmel yöntemleri ile tanınırlar.

Dini inançları açısından, Tanrı’nın birliği konusunda hemfikirdirler ve Tanrı’nın gücü ve kudretini ilan ederler ve O’nu tüm yaratıcıların üstünde görürler, ancak Tanrı’nın farklı tecellileri konusunda uzlaşmazlar. Bazıları Brahman bazıları da Sabîi’dir. Brahmanlar az sayıdadır ve asil atalarının soyundan gelmektedirler. Onlardan bazıları evrenin sonradan yaratıldığına inanırken, diğerleri evrenin ezeli olduğuna inanırlar. Ancak hepsi kehanetlerin reddedilmesi, hayvanların kesilmesinin, onlara kötü davranılmasının ya da yiyeceklerinin yenilmesinin yasaklanması konusunda aynı görüşü paylaşırlar. Ancak Sabîiler, Hintlilerin büyük çoğunluğunu oluştururlar, onlar evrenin en üstün yaratıcı olan, her şeye gücü yeten Tanrı tarafından yaratıldığına inanırlar. Onlar yıldızlara tapar ve o yıldızları resmederler ve onlara göre isteklerine yaklaşırlardı. Bu sayede, her yıldızın gücünü kazanırlar ve bu gücü daha alt dünyadaki isteklerine uygun olarak kullanırlardı. Onlar zamanın döngüsüne, gezegenlerin yörüngelerinde dolandıklarına, dört elementten türeyen her şeyin, yedi gezegenin Koç burcunun başlangıcına rastladığı her zaman bozulacağına, ve her devirde bileşenlerin tekrar yaratılacağına inanırlar. Bu konuda, çok fazla görüşe ve farklı inançlara sahiptirler, bu konudaki bilgileri daha önce yazdığımız Halkların Dinleri ve İnançları Hakkında Makaleler kitabımızda belirtmiştik.

Hintliler, bizim topraklarımızdan uzaklaştıktan ve farklı krallıklara bölündükten sonra, onlar hakkında çok az kitaba ulaşabildik. Bilgilerinin çok az bir kesimi ve inançlarının küçük bir parçası bize ulaşmıştır ve âlimleri hakkında çok az bilgiye sahibiz.

Hintlilerin astronomi sistemlerinden üç tanesi meşhurdur, döngüsel zaman anlamına gelen Siddhanta, Arjbahd (Aryabhar) ve Arkand (Brahmagupta’nın Kandakadyaka’sı). Ancak bizler sadece Müslüman bilim adamları tarafından geliştirilen ve uyarlanan Siddhanta sistemi hakkında doğru bilgilere sahibiz. Onların içinden Muhammed İbn İbrahim el-Fezâri (yaklaşık 760-790), Habeş İbn Abdullah el-Bağdâdî (yaklaşık 800), Muhammed İbn Musa el-Harezmi (yaklaşık 800-847), İbn Âdamî olarak da bilinen el-Hüseyin İbn Muhammed (yaklaşık 920) ve diğerleri. Sindhind’in anlamı el-dahrü’l dehirdir (sonsuz zaman, döngüsel zaman). Bu Âdamî’nin astronomi tablolarında belirttiği bilgidir.

Sindhind’e inananlar yedi gezegenin ve onların perije ve apojelerinin Koç başlangıcına her 4.320 milyon yılda bir uğrayacağını söylerler. Bu döngüyü ’evren periyodu’ olarak adlandırırlar çünkü bütün gezegenler Koç başlangıcına denk geldiğinde, yeryüzünde bulunan her şey yok olacaktır, gezegenler ve onların perije ve apojeleri Zodyak’taki yerlerine dönene kadar, alt evreni bir yıkım halinde bırakacaktır. Bu olay meydana geldiğinde, Dünya ilk haline dönecektir. Bu döngü sonsuza kadar kendini tekrarlar. Sindhind taraftarları bu durum için açıklama yapmazlar ancak her gezegen ve onların apoje ve perijelerinin belirli bir zaman içinde belirli bir yörüngeyi tamamlayacağını iddia ederler, buna da evren periyodu adını verirler. Bu konuları daha önce yazdığım Yıldız Hareketlerinin Düzeltimi için Yazılar adlı kitabımda bahsetmiştim.

Arjbahd’a inananlar, evren döngüsünün periyodunun uzunluğu konusu hariç, Sindhind taraftarları ile aynı fikirdedirler. Gezegenler ve onların apoje ve perijeleri Koç başlangıcına periyodun birinci bin yılında denk gelirler şeklindeki temel Sindhind öğretisi onların da inandığı bir görüştür.

Arkand taraftarları ise gezegenlerin hareketi ve evren döngüsünün periyod uzunluğu ile ilgili tanımlamalar konusunda kendilerinden önceki iki okuldan ayrılırlar. Bu farklılığın doğası ile ilgili kesin bir bilgiye sahip değilim.

Hintlilerin müzik ile ilgili çalışmalarından bize ulaşan, Hintçe yazılmış olan Timâr el-Hikme (Bilgeliğin Meyveleri) anlamına gelen Bafir (Nafir) adlı kitaptır. Bu kitap melodi yapılarının temelleri ve makamların kökenleri ile ilgili bilgiler içerir.

Onların ahlakın iyileştirilmesi ve çocuk terbiyesinin düzeltilmesi ile ilgili çalışmalarından bize ulaşan, Persli doktor Burzuvah’ın Hindistan’dan Pers hükümdarı Anuşirvan ibn Kibâd ibn Feyruz’a getirdiği Kelile ve Dimne adlı kitaptır. Burzuvah Kelile ve Dimne’yi Hintçeden Farsçaya çevirmiştir. Bu kitap daha sonra, İslam Dünyasında Abdullah ibn Mukaffa tarafından Farsçadan Arapçaya çevrilmiştir. Bu asil bir amacı ve büyük pratik değeri olan bir kitaptır.

Onların aritmetik çalışmalarından bize ulaşan ise Hisâb el-Gubâr adlı kitaptır. Bu kitap Ebu Câfer Muhammed ibn Musa el-Harezmi tarafından sadeleştirilmiştir. Bu hesaplama yöntemi en basit, en hızlı ve en kolay anlama ve uygulama yöntemidir ve olağanüstü bir yapısı vardır. Bu çalışma Hintlilerin zekâsının ispatı, yaratıcılıklarının belirtisi ve kabiliyetlerinin gücüdür.

Onlardan bize ulaşan satranç ise açık zihinlerin keşfi ve harika icatlarından biri olarak görülmektedir. Hintliler satrançtaki birimlerin yapısı, çift sayılar, semboller ve onların gizemleri konusunda en ileri bilgiye ulaşmışlardır. Onlar gizemlerini doğaötesi güçlerden çıkarmışlardır. Oyun oynanırken ve taşları hareket ettirirken, oyunun yapısal güzelliği ve harika uyumu ortaya çıkar. Bu oyun yüce amaçları ve asil eylemlerin tezahürünü temsil eder, düşmanların tehlikelerinin farklı formlarını sağladığı gibi ve bu tehlikelerden sakınmak için başvurulan hileleri ifade eder. Bu açıdan satrançta dikkate değer bir kazanç ve kullanışlı bir fayda vardır.

Kanka el-Hindî’den öğrendiğimiz kadarıyla, Hintli bilim adamları yıldızların hareketi, göksel kürelerin konumlanması ve fiziksel evrenin şekli konusunda bilgi sahibiydiler. Ebu Ma¢şer Cafer ibn Muhammed ibn Ömer el-Balkî (787–886) el-¢Ulûf (Binler) adlı kitabında el-Hindî’nin geçmişteki Hint bilim adamları içerisinde astronomi alanındaki en önemli bilim adamı olduğunu söyler. Bu bahsettiklerim dışında, onun nerede ve ne zaman yaşadığı ile veya çalışmaları ve hayatı ile ilgili bir bilgiye sahip değilim.

Salem, Sema’an I., Kumar, Alok, 1996. Science in the Medieval World, “Book of the Categories of Nations”, Austin: University of Texas Pres, s. 3-14. 
Çeviren: S. Ertan Tağman – Ceren Karaca