Tehâfut’u kâleme alırken Gazzâlî’yi en çok eğlendiriyor görünen şey, filozofların, doğabilimlerinde adım adım izledikleri mantık bilgisinin gereklerinin, metafizik söz konusu olduğunda tamamen dışında davrandıklarını düşünmesidir. Gazzâlî, akılcılık konusunda kendisini filozoflardan öylesine üstün görmüştür ki, onların tutarsızlıklarını çürütmenin kendisi için “[bir yudum] su içmekten daha kolay” olduğunu bile çekinmeden söyleyecektir. Aklı en yüksek derecede temsil ettiğine inanan bir filozof için akılsızlıkla yargılanmak, bardağı taşıran en son damla olmuştur. Nitekim İbn Rüşd’ü, bir “felsefe savunması” yapmaktan ziyade, “kelamcıya haddini bildirme” ve “filozofluk rüştünü ispatlama” gayelerini öne çıkardığı Tehâfutu’t-Tehâfut adlı Gazzâlî reddiyesini yazmaya sevk eden en önemli psikolojik etken de, Gazzâlî’nin bu şımarıkça kendinden eminliği ve alaycılığı olmuştur. Tehâfutu’t-Tehâfut, bekleneceği gibi Tehâfut’te görüldüğünden daha büyük ölçüde mantığın konuşturulmak istendiği bir karşı meydan okumadır; çünkü Gazzâlî’nin yazdığı reddiyenin şah damarı tutarlılık, yani mantıktır. Gazzâlî’nin başlattığı felsefe eleştirisi geleneği, İbn Rüşd’den sonra da Muslihuddin Mustafa Hocazade (ö. 893/1487), Alauddin et-Tusi (ö. 887/1482), Kemalpaşazade (ö. 940/1533), Muhyiddin Muhammed Karabaği (ö. 942/1535), Musa Kazım Efendi (ö. 1920) gibi filozoflar tarafından sürdürülmüştür. Hatta Fatih Sultan Mehmet Han gibi bazı Türk devlet adamlarının Tehafüt geleneğinin canlanmasında ve gelişmesinde rol oynadıklarını da belirtmek gerekir. İbn Rüşd’ün Gazzâlî’yi eleştirirken kullandığı deliller, Ernest Renan (ö. 1892) gibi çağdaş şarkiyatçılar tarafından da kullanılmıştır.