İslam düşünürleri, insanların dinle mükellef (sorumlu) tutulma durumu hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Akılcı düşünürlere göre insanın akıllı olması, dinen sorumlu tutulmak için yeterlidir. Onlar Kur’ân’da geçen İbrahim peygamberin Allah’ın varlığını anlaması ayetini bu iddianın delili sayarlar. Diğer bir gurup düşünürse dinen sorumlu tutulmak için Allah tarafından peygamberin gönderilmesi gerektiğini söylerler. Böylece onlara göre dinle mükellef (sorumlu) tutulma, bir kimsenin İslam dinine davet edilmesiyle başlar. Aşağıda İslam düşünürlerince tartışmalı olan bu konu çeşitli görüşlerle irdelenmektedir.
Akıllı olup kendisine vahiy ulaşmaz da Rabbini bilmez bir kişi mazur sayılır mı sayılmaz mı?
Bize göre mazur olmaz; Ashab-ı Kehf’in akılyürütmesi gibi, âlemin yaratıcısı olduğu hususunda kendisinin akılyürütmesi gerekir. Ashab-ı Kehf şöyle dediler:
“Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir” (Kur’ân 18: 14).
İbrahim (as) de şöyle demişti:
“Güneşi doğarken görünce: İşte Rabbim, bu en büyük, dedi. O da batınca dedi ki: Ey Kavmim, ben sizin ortak koştuklarınızdan uzağım” (Kur’ân 6: 78).
Mu’tezile şöyle dedi: O kişinin akıl yürütmesi gerekli değildir; fakat aklın Allah Teâlâ’yı bilmesi gerekir.
Eşariler ve Hanbelîlerden bir topluluk da şöyle dedi: O kişi mazur sayılır; (Allah’ın varlığı hakkında) akılyürütmesi gerekmez. Onların dedikleri, Allah’ın şu ayetinin zahiridir: “Biz rasul göndermedikçe azap etmeyiz” (Kur’ân 17: 15).
en-Nesefî, Ebû’l-Mu’în 1421/2000. Bahru’l-Kelam, tahk., Dr. Veliyyuddin Muhammed Salih, Şam, s. 82-83.
Çeviren: Osman Karadeniz