6. Allah’ın Sıfatları: es-Sâbûnî

Nureddin es-Sâbûnî (ö. 580/1184) Mâtüridiyye mezhebinin önemli isimlerinden biridir, Buharalı saygın ve zengin bir aileye mensuptur. Sâbûnî, sabun alım satımı veya üretimiyle ilgilenen kişi anlamına gelmekte ise de kendisine bu nisbenin niçin verildiğine dair net bir bilgi yoktur.

Zor ve karmaşık meseleleri sade ve yalın bir anlatımla sunması onun sıkça başvurulan bir müellif olmasını sağlamıştır. Kelâm sahasında el-Kifâye, el-Müntekâ gibi eserleri bulunan Sâbûnî’nin özellikle tercümesinden iktibasta bulunduğumuz el-Bidâye adlı kitabı çok sayıda istinsah edilmiştir. Sâbûnî ile Fahreddin er-Râzî arasında gerçekleşen fikrî tartışmalar meşhurdur. El-Kifâye ve el-Bidâye’den iktibas edilen aşağıdaki parçalarda Matürîdî ve Eşarîler arasında ihtilaflı olan konulardan Allah’ın sıfatları, tekvîn-mükevven konularında Matüridilerin ve Eşarîler ve Mutezile başta olmak üzere diğer bazı ekollerin yaklaşımı hakkında bilgi edinmek mümkündür.

Allah’ın zâtî sıfatlarını fiilî sıfatların tefrik etmek için kullanılacak kesin ölçünün tesbiti hususunda Mutezile ile Eşariyye arasında ihtilaf vardır. Mutezile dedi ki: Menfi olarak da müsbet olarak da kullanılabilen sıfatlar fiilî sıfatlardır; meselâ filan için evlad yarattı da filan için yaratmadı, Zeyd’i rızıklandırdı da Amr’ı rızıklandırmadı denilebileceği gibi. Sadece müsbet olarak kullanılıp nefyin geçerli olmadığı sıfatlar da zâtî sıfatlardır, ilim ve kudret gibi. Zira Allah filan şeyi bildi filan şeyi bilmedi, filana muktedir olamadı denilemez. İrade ve kelâm sıfatlarına gelince bunlara hem nefiy hem de isbât cârî olur. Cenab-ı Hak “Allah size kolaylık diler, güçlük dilemez” (Kur’ân 2: 185); “Allah Musa’ya apaçık söyledi” (Kur’ân 4: 164); “Allah kıyâmet gününde onlarla konuşmaz” (Kur’ân 2: 174) buyurmuştur. O halde bu ikisi fiilî sıfatlardan olup hâdistir.

Eşarîler ise şöyle demiştir: Zâtî sıfatlar ile fiilî sıfatlar arasındaki fark şundan ibarettir: Nefyedildiği takdirde zıddı lâzım gelen sıfat zâtî sıfatlardandır; çünkü sen yüce Allah’tan “hayat”ı nefyedecek olursan ölüm; “kudret”i nefyedersen acz lâzım gelir; ilim ile cehil de böyledir. Nefyinden zıddının lâzım gelmediği sıfatlar da fiilî sıfatları teşkil eder. Zira sen ihyâ, imâte, halk veya rızkı nefyedecek olsan bundan bir zıddiyet ve mahzur doğmaz. Buna göre Allah Teâlâ’dan “irâde” sıfatını nefyedecek olsan cebir ve ızdırar, “kelâm”ı nefyedecek olsan dilsizlik ve sükût lâzım gelir (ki Allah hakkında bu muhaldir). O halde bu ikisi zâtî ve kadîm sıfatlardır.

Biz Mâtürîdilere gelince zâtî ve fiilî sıfatların her ikisi de kadîm ve Allah’ın zâtı ile kâim olduğundan böyle bir ayrıma lüzûm yoktur.”

es-Sâbûnî, Nûreddin thz. el-Bidâye fî Usûli’d-Dîn Tercümesi-Mâturîdiyye Akâidi, terc. Bekir Topaloğlu, Ankara, s. 91–92.