Mısırlı köklü bir Arap ailesine mensup olan İbn Yunus veya tam adıyla Ebu Hasan Ali ibn Abdurrahman ibn Ahmed ibn Yunus ibn Addullah ibn Musa ibn Masera ibn Hiyân (338/950-399/1009), çoğu çağdaşı gibi şair ve müzisyen olmasının yanı sıra astronom olarak tanınmaktadır. Doğum tarihi tam olarak bilinmemekle beraber 1009 yılında ölmüştür. Birisi 990 yılında Halife Aziz döneminde yazılmış ve ona ithaf edilmiş, diğeri ise yapılan gözlemlerin düzeltilmiş ve genişletilmiş bir hali olarak Halife Aziz’in oğlu, Halife Hakem zamanında yazılmış olan ve bugün “Hakemi Tabloları” olarak adlandırdığımız iki adet astronomi tablosu hazırlamıştır. İbn Yunus’un kitabı Arap astronomlarının ulaştığı gözlemlerin ne kadar üst standartlara ulaştığına ışık tutmaktadır. İbn Yunus tabloda Batlamyus’un eserindeki bir bilgiyi temel koşul olarak almış ve esas amacı da pratik gözlem, hesaplama ve tabloların kullanımı ile ilgili olan her şeyi birleştirmek olmuştur. Nihai amacı ise kendi zamanındaki tablolarda mevcut olan hataları düzeltmektir, bu yüzden kendi gözlemleri en büyük yardımcısı olmuştur.
“Bağışlayan ve esirgeyen Allah’ın adıyla!
Yüce Rabbimizin rahmeti ve bereketi Hz. Muhammed efendimizin ve ailesinin ve bizlerin üzerine olsun! Rabbimiz yardımını bizden esirgemesin!
Hamd şanı yüce, kadir-i mutlak, her şeye gücü yeten Allahü Teâlâ içindir. Şüphesiz delillerle, eksiksiz kelamı, apaçık buyrukları, aşikâr delilleri, yaptığı her şeyi iyi yapan, eserlerine bilgi, ihtişam ve mükemmellik veren Yüce Allah yarattıklarının kendisini ebedî bir Varlık kabul etmelerini ister. O’nun için her şey kolaydır. Gökyüzünde ve Yeryüzünde her şey O’nun hüküm ve hikmeti altındadır. Bir atomun ağırlığını bilen bir Âlim ve yarattıklarının en büyüğünde ve en küçüğünde olduğu gibi gerçekliğin ve aydınlığın parıldadığı bir kitabın sahibi Yüce Allah’a mahsustur tüm övgüler.
Yüce Allah Peygamberlerin en üstünü, ashabının en kıymetlisi olan Hz. Muhammed’i yüceltsin ve erdemin ve saflığın timsali olan bütün ehl-i beyti korusun.
Kendilerinden önce gelen âlimlerin kitaplarını okuyanlar bilgilerini derinleştirirler, kitaplarda gerçekleri, yanlışları ve şüpheli olan şeyleri görürler. Sadece bilgi edinmek amacında olan kişiler ve sağlam bir zekâ ile donatılmış kimseler kavrama becerisiyle doğru ve yanlışı birbirinden ayırabilir, doğrunun peşinden gidebilir ve o doğruya ulaşmak için çaba sarf ederler. Sonunda doğru ile karşılaştıklarında sevinç ve iştahla ona sarılırlar. Herhangi bir hata bulduklarında ondan sakınırlar ve özenle yollarını o hatadan ayırırlar. Aksi durumda olanlar yani tutkularına ve hırslarına esir olanlar dikkatli bir kavrayıştan yoksundurlar ve tabiatları icabı kötülüğe meylederler, hatayı takip ederek doğru yoldan saparlar, gururları onları kör eder. Bizatihi kendileri yanıldıkları halde âlimleri hata yapmakla suçlarlar, onlarda dikkatsizlik ve unutulmuş şeyler ararlar; buldukları takdirde bu küçük hatayı sürekli dile getirirler, her yerde yayınlarlar ve astronominin o güzel ve muazzam keşiflerini bu yüzden görmezden gelirler. Ölümlüler arasında bulunmayanı arayanlardır onlar. Çünkü insan hata yapar, unuttuğu ve ihmal ettiği şeyler elbette olacaktır ve hakikatin çoğu kendisi için genellikle hep karanlık kalacaktır. Asla yanılmayan, asla unutmayan, kendisinde hiçbir kusur bulunmayan, bütün mükemmelliği kendisinde toplayan Varlık, yani en kutsal olan Varlık şüphesiz Yaratıcı olan Allah’tır. Yüce Allah en gizli şeyleri, tüm teferruatıyla bilir. O Âlim’dir.
Bu tarz insanlar âlimlerin kıymetini azaltmak için onların büyük uygulamalarını azımsarlar, uzun araştırmalarını, bilimde ilerlemek için gösterilen gayretleri şu sözlerle açığa vururlar: “Kimi gözlemlerini yalnız yaptı. Tek bir kişinin algısına nasıl güvenilir ve diğerlerinin yaptıkları nasıl göz ardı edilir?” Oysa bunları söyleyenlerin unuttuğu bir şey vardır. O da eskiler de yani Arşimed, Hipparkos ve Batlamyus da bireysel gözlemler yapmışlardır. Benzer şekilde yıldızları inceleyen tespit eden kitaplar ve tıp kitapları her biri pek çok kişi tarafından bir araya getirilmiş kitaplar değildir. Üstelik bu konularda her âlim bir diğeriyle her zaman anlaşamaz. Yine bu argümanı önemsizleştirmek için başvurdukları diğer bir yol da bundan istifade edenlere karşı bu argümanı değiştirmektir. Düşünülsün ki bu tabloları hesaplayan çok sayıda kişi olsun veya tahminleri yayınlayanlar, hesap yapanlar veya bunları yorumlayanlar şunu söylesinler “Siz yalnızca hesapladınız, bunu tek başınıza yorumladınız, bir tek kişinin hesaplamalarına, düşüncelerine ve tahminlerine güvenilemez!” O zaman onlar bu mantık hatasını görecekler ve bundan vazgeçmek için çabalayacaklardır. Hatta birinci derecede âlimler ve büyük sanatkârlar çok nadir bulunur, seyrek zamanlarda ortaya çıkar ve yeniden aynı derecede bir âlimin ortaya çıkması için zamana ihtiyaç vardır. Batlamyus astronomi ve temsil sanatında, Galen tıp biliminde, Ali bin İsa ve Hamid ibn Ali, usturlab yapma sanatında özel ilim erbabıdırlar. Hiçbir zaman bir bilim adamının bilgileri reddedilemez, bir sanatçıdan yararlanmak yadsınamaz ya da eserlerine güvenmemek düşünülemez. Bir âlimin ya da zanaatkârın yaptıkları tek başına yapıldıkları gerekçesiyle reddedilmemelidirler.
Sonuçta Halife Me’mun zamanında Bağdat’ta astronomların sayısının çok fazla olması, onların birlikte yaptıkları gözlemlerin Şam’da yapılanlardan daha iyi ve farklı olduğu anlamına gelmez.
Bizim yapacağımız çalışmaya gelince, diyebiliriz ki gökcisimleri ile ilgili çalışmalar dinden bağımsız değildir. Sadece bu ilimle namaz vakitleri, Güneş’in doğuşu bilinebilir; ancak böylece oruçlu kişi akşamın alacakaranlığına kadar dinî yükümlülüğü ve vaadini yerine getirebilir ancak gözlemlerle yemekten ve içmekten geri durabilir; tutulma vakitlerini önceden bilerek kişi kendisini bu duruma uygun özel dualara hazırlayabilir.
Aynı çalışmalar yine namaz için kişinin yönünü Kâbe’ye çevirmesi, ayların başlangıcını ve üzerinde şüphe olan belirli günleri, tohum ekme, ağaç budama, meyveleri toplama zamanını belirlemesi ayrıca bir bölgenin diğer bir bölgeye göre konumunu bulması ve kaybolmadan istediği yere gitmesi için gereklidir.
Gökcisimlerinin hareketi bu yüzden ilahi idrak ile bağlantılıdır ve Bağdat’ta Halife el-Memun zamanında yapılan gözlemler günümüz için artık zamanı geçmiş ve daha evvelden Arşimed, Hiparkos, Batlamyus ve diğerleri tarafından yapılan hataları barındırır durumdadır. Bu yüzden halifemiz Ebu Ali el-Mansur el-İmam el-Hakem benden, mevcut tablolara göre hareketleri yavaş olan ve bu tablolarla uyumlu olmayan gökcisimlerinin hareketlerini yeniden gözlemlememi istedi.
Öncelikle gözlemler için kullandığım aletlerin mükemmelliğini sağlamam gerekti. Çok büyük bir özen ve dikkatle onları inşa ettim ve muazzam ihtimam göstererek onları bölümlere ayırdım. Bu aletler üzerinde çok fazla vakit harcadım ve taksimlerin her birini defalarca sınadım. Onların güvenilirliğini sağlamak için her birini bir diğeriyle karşılaştırdım; bir gezegenin yerini kesin olarak tespit ettikten sonra, antik dönemlerdeki gözlemleri gezegenlerin ortalama hareketlerini belirlemek için kullandım. Çünkü ancak bu şekilde doğru bir belirleme yapılabilir.
Publications of the Institute for the History of Arabic-Islamic Science, Islamic Mathematics and Astronomy, Ed. Fuat Sezgin, 1997, C. 25., s. 316-317. The Hakemite Tables of Ebn Younis, J. H. Reynolds, Nature (London) 128, 1931, s. 913-914
Publications of the Institute for the History of Arabic-Islamic Science, Islamic Mathematics and Astronomy, Ed. Fuat Sezgin, 1997, C. 24., s. 88-93. Caussin de Perceval, Armand-Pierre, Le Livre de la Grande Table Hakémite, observée par le Shcikh Aboulhassan Ali ebn Abderrahman ebn Ahmad, ebn Jounis, Notices et extraits des manuscrits de la Bibliothèques (Paris) 7, 12 (1803-1804) s. 16-240.
Çeviren: S. Ertan Tağman