Abbasi devriminden sonra Pers bölgesi, çok daha büyük çapta İslam toplumuyla birleşmişti; yönetime gelen halifeler Pers kökenli annelerden doğmuşlardı, vezirler ve generaller Pers bölgesindendi. İbn Haldûn’a göre Abbasi devletinde vezir, genel sekreter, ordu kumandanı gibi yüksek bürokrasiye ait yirmi beş kadronun tamamı Pers bölgesi Müslümanları tarafından doldurulmuştu ve onlar başkalarını bu mevkilerden uzakta tutuyordu. Bîrûnî’ye göre (ö. 453/1061) Abbasi devleti, Horasanlı ve Doğulu bir yönetim haline gelmişti. Ancak bu durum fazla sürmedi. Çünkü Pers mevâlisi daha çok güç elde ettikçe Abbasi devleti üzerindeki denetim hırsları daha da arttı. Sonunda, 9. yüzyılın ilk çeyreğinde, İmparatorluğun Pers kanadı bağımsız bir yönetim haline geldi. Abbasi hanedanı yeterince güçlendiğine kanaat getirdikten sonra 9. yüzyıl başlarında devletin siyaset, bürokrasi, ilim gibi çeşitli kademelerinde yerleşmiş bulunan Pers-Türk kökenli Müslümanlara yönelik bir tasfiye hareketi gerçekleştirdi. İran-Sind bölgesi siyasi olarak Bağdat’tan ayrılınca, bilimsel ilişki de neredeyse tamamen kopmuştu. Arap literatürü, Yunan kanallarına kaydı. “Artık Bağdat’ta ne Hintli âlimlerin ismi zikrediliyor, ne de Sanskritçe eserlerin Arapça tercümeleri yapılıyordu. Nesturi fizikçilerin, Haranlı filozofların, Suriye’deki Hıristiyan âlimlerin ve hilafetteki diğer unsurların çalışmalarıyla tanıtılan Yunan [mirasının] öğrenilmesi, Arapların aklı üzerinde muazzam bir etkide bulunmuştu.” Sonuç olarak Pers-İslam’ıyla doğrudan iletişimin kopması, Afraspa hattında bugüne değin süren bir engel yarattı. İslam’da tercüme hareketiyle derinden ilgilenen felsefe tarihçilerinin, çoğunlukla Hıristiyanların öncülük ettiği bu hareketin zamanlamasının, neden Pers bağımsızlığıyla çakıştığı sorunundan hiçbir şekilde bahsetmemeleri son derece şaşırtıcıdır. Tercüme hareketi, saf bir öğrenme ilgisinden mi kaynaklanıyordu yoksa devletin idari ve bürokratik yapılandırmasını Pers zemininden Bizans zeminine kaydıran yeni bir düzenleme isteği miydi? Her ikisinin de muhtemelen bu süreçte bir payı olmuştur ancak ikincisi daha ağır basıyor görünmektedir.