A. TÜRK DİLİ

İnsanlar metinleri, metinler milletleri, milletlerse medeniyetleri inşa ederler. Türk edebiyatında divanlar, mesneviler, cönkler, mecmualar, destan-hikâye metinleri; şiir ya da düz yazıyla kaleme alınmış ve el yazması-matbu binlerce eserin yıpranmış say­faları arasında -bugün için- unutulmuş metinler, aynı zamanda Türk medeniyetine yön veren gizli kahramanlardır. İslamiyet'le 8. asrın ortalarında kurulan ilk temas, Karahanlıların 940'ta İslamiyet'i resmî devlet dini olarak kabul etmeleriyle sonuçlan­mıştır. Her ne kadar sahip olduğu ifade gücü çok daha eskilere işaret etse de, Türk yazı dilinin dört başı mamur metinler üzerinden takip edilebilen geçmişi, —şimdilik— 8. asra tarihlenmektedir.

Eski Türkçe denilen, Göktürk ve Uygur olmak üzere iki ana kolda oluşan ilk me­tinler; Göktürk, Brahmi, Manihey, Soğd, Uygur gibi farklı yazı sistemleri kullanılarak oluşturulmuştur. Tek nüshası Paris'te bulunan Uygurca Oğuz Kağan Destanı; bu des­tanın sonraki çağlarda tevhit akidesi renkleriyle yeniden üretilmiş ve İlhanlı tarihçisi Reşidüddin (ö. 1318) tarafından kayıt altına alınmış versiyonu olan Oğuz Destanı ile Oğuzların yaşantısını İslâmî motiflerle anlatan ve 15. yüzyıl sonlarında yazıya geçirildiği tahmin edilen Dede Korkut Hikâyeleri, hem o çağların bakiyyesi hem de tüm Türk dünyasında yaşayan Oğuz-nâme geleneğinin yapı taşları olmaları hasebiyle önemli metinlerdir. İslamiyet öncesi Türk dili, tarihi ve kültürü üzerine önemli bilgiler içeren bu dönem metinlerini, Karahanlı siyasi hâkimiyeti altında ve Uygur yazı dilinin geliştirilmiş bir formu olan Hakaniye Türkçesiyle yazılmış, ilk dönem İslâmî Türk ede­biyatı ürünleri takip eder. Gerçekte destan çağlarından kalma "epik anlatı geleneği", Türkçe İslamî edebiyatın kuruluşundan itibaren, "dînî-ahlâkî-hikemî anlatı geleneğiyle birlikte çağlar boyu sürecek bir yol arkadaşlığına başlarlar. Balasagunlu Yusuf Has Hacib'in çok yönlü bir siyaset-nâme olarak kaleme aldığı Kutadgu Bilig ve Edip Ahmet'in bir ahlak kitabı olarak nazmettiği Atebetü'l-Hakâyık, Türk hayat felsefesini şekillendirmeye başlayan ilk edebî metinler olarak dikkat çekerler. Arapça yazılmış olmasına rağmen Türkçenin yayılma alanları ve söz varlığı üzerine eldeki en eski ve ciddi kaynak hüviyetini taşıyan Dîvânü Lügâti't-Türk, müellifi Kaşgarlı Mahmut'un adıyla birlikte tarihi Türk diyalektlerini de modern çağlara taşır. Yine ismi günümüze ulaşan ilk büyük Türk sûfîsi Ahmed Yesevî, yalnız Batı'ya gönderdiği talebeleriyle değil, samimi ve sade Türkçe ile söylenmiş şiirlerini topladığı Divân-ı Hikmet'i ile de Anadolu tasavvuf mahfillerinin kurucu ruhu olduğunu ortaya koyar.