B. ARAP DİLİ

Batılı düşünürler arasında Arap dilbiliminin, Aristoteles’in özellikle Peri Hermeneias başlıklı mantık eserinden kaynaklandığı şeklinde yaygın bir kanaat bulunmaktadır. 7. yüzyılın ikinci çeyreği içerisinde kurulan Arap dilbilimi, 8. yüzyıl ortalarında terminolojisiyle, okullarıyla, yöntemiyle zirvesine ulaşmıştır. Bu hızlı gelişime şüpheyle bakılarak, onun çevre kültürlerden yararlanmış olabileceğini ileri sürmek haksızlık olmaz. Ancak, 7. yüzyıl gibi erken bir dönemde söz konusu olan bu yararlanma, zannedildiği gibi, en erken 8. yüzyıl ortalarında ilk üç kitabı Arapçaya tercüme edilen ve 9. yüzyıldan itibaren etkili olan Organon’dan kaynaklanmamıştır. Arap dilbiliminin teorik çatısının, Hint kaynaklarından esinlendiği, kendisi mantığın ilk savunucularından olmakla birlikte, Câhız tarafından belirtilmektedir.10 Nitekim Arap dilbiliminin büyük ustalarından Halîl b. Ahmed’in (ö. 175/791) kelimebilgisini (es-sarf), geometriyle karışık bir permütasyon fikriyle açıklaması tesadüf değildir.11 Bununla birlikte 10. yüzyıldan sonra Arap dilbiliminde mantık etkisi, inkâr edilemez bir şekilde ortadadır.

İslam bilgi ve aydınlanma çağı olarak nitelendirildiği için, İslam öncesini bilgisizlik ve karanlık dönemi olarak belirlemek amacıyla İslam yazınında “Câhiliye Dönemi” deyimi kullanılır. Ancak bu terim büyük ölçüde dinî ve hukuki anlamda, putperestliğin ve kız çocuklarını diri diri gömmek gibi birtakım adetlerin cehaletten kaynaklandığını ifade etmek üzere kullanılmıştır. Arap dilbilim çalışmalarının yanı sıra Arap dilbilimine dayanan tefsir, hadis, hukuk gibi bütün bilimlerde, Câhiliye Dönemi diye nitelenen İslam öncesi Arap dili ve geleneklerinin incelenmesi büyük önem arz eder.