Muaviye, üçüncü halife Hz. Osman’ın akrabasıydı. Muaviye, Hz. Osman’ın öldürülmesinden sonra halife olan Hz. Ali’nin, olayın failleriyle işbirliği içerisinde olabileceği ve yakalanması konusunda isteksiz davranmasını gerekçe göstererek isyan başlattı. Böylece Sıffin savaşı meydana geldi. Hakem olayında Muaviye’nin hakeminin yaptığı hile, yeni halifeyi belirlemişti. İslam toplumu, pek hazmedememişse de Muâviye’nin Hz. Ali’yi devirerek onun yerine halife olarak geçmesini kabullenmiştir. Ancak bu olayın yarattığı bölünme, İslam dünyasında yeni siyasi ve dinî görüş ayrılıklarıyla beslenerek büyüdü. Hilafet, hem bir kavram hem de bir sorun olarak, İslam siyasetinin temellerinden birisi haline geldi. İslam öncesinde Kureyş kabilesinin önde gelen ailelerinden Ebû Sufyân’ın oğlu Muaviye’nin kurduğu Emevi Devleti (661-750), hem diğer Arap kabilelerine karşı hem de Arap olmayanlara karşı bir kabile ırkçılığı siyasetini izledi. Bu nedenle Emevi hanedanının kurulduğu yerde Suriyeli Hıristiyanlardan siyasi ve idari destek aradılar. Bunun en somut göstergelerinden birisi de istihdam ettikleri Hıristiyan bürokrat ve siyasetçilerden dolayı Emevi devletinin resmî dilinin kurulduğu tarihten 720 yılına kadar Yunanca olmasıdır. Bununla birlikte Emevi siyasetin, zamanla Arap milliyetçiliği fikrini de oluşturduğundan şüphe yoktur. Emevilerle birlikte İslam’daki zimme ve ihtidâ siyasetinde ikilemler baş gösterdiğinden, Emevi siyaseti, yeni Müslümanların İslam ümmetiyle birleşmesine ve özellikle de İslam’ın sosyo-siyasi ideallerine engel olmuştur. Emevilerin, Müslümanlaşan acemlere yönelik siyaseti, çoğunlukla Perslerden oluşan bir ikinci sınıf Müslüman kavramını yarattı. Bu gelişmenin iktisadi nedenleri de vardı: Çoğu Zerdüşt Müslümanlaştı, çünkü İslam onların güç ve itibarlarını korumalarına imkân veriyordu. Müslümanlaşmak, İslam otoritesi altında yaşayan gayrı Müslimlerin baş vergisi ödeme yükümlülüğünü ortadan kaldırıyordu. Bu gerçek, Emevilerin, Pers kökenlileri baş vergisi ve diğer vergilere tabi kılarak, ikinci sınıf Müslüman olarak görmelerine yol açtı. Böylece Arap olmayan Müslümanlar, özellikle Pers kökenliler arasında eş-Şu’ûbiyye adıyla yükselen bir siyasi tepki ortaya çıktı. Bütün mevâlî sınıfı Pers kökenli değilse de, zamanla Arap olmayan Müslümanlar eş-Şu’ûbiyye hareketini ve onunla ilişkili hale gelen Şiîliği, yönetici seçkinlere karşı direnç gösteren siyasi bir kategori olarak görmeye başladılar. Bu süreç, önce Emevilerde bir yumuşama döneminin ortaya çıkmasına neden olsa da Abbâsî devrimine kadar sürecektir.