C. ÖRTÜNÜN KALDIRILMASI: EL-HÜCVİRÎ

Keşfü’l-mahcûb adlı Farsça eseriyle tanınan sûfî müellif Ebu’l-Hasen el-Hücvîrî (ö. 465/1072) Gazne’de doğdu. Babası Şeyh Osman’dan ilk dini bilgileri aldıktan sonra çeşitli yerleri gezmeye başladı. Hücvîrî, bu gezileri sırasında dönemindeki büyük sufilerle tanışma ve onlardan faydalanma imkânı buldu. Keşfü’l-mahcûb’dan anlaşıldığına göre Hücvîrî genellikle Gaznelilerin hâkimiyeti altındaki bölgelerde ikamet etmiş, bir yerde onların nüfuzu azalınca oradan ayrılmış, bu da onun daha çok yeri gezmesine sebep olmuştur. Gazneli Mahmud’un huzurunda yapılan ilmi toplantılara katılmış, bu toplantılardan birinde bir Hint bilgesiyle giriştiği tartışmada onu susturmuştur. Asıl mürşidi Ebü’l-Fazl el-Huttelî olmakla birlikte Hücvîrî başka bazı sufilerden de istifade etmiş, bunlar hakkında Keşfü’l-mahcûb’da bilgi vermiştir. Tasavvufta Cüneyd-i Bağdâdî’nin görüşlerini benimsediğini, şekle önem veren âlim ve sufilere karşı olduğunu söyler. Birçok mutasavvıfla görüşen Hücvîrî bunların bir kısmından faydalanmış, bazılarını da eleştirmiştir. Muhâsibî kadar akla önem vermekle beraber Bâyezîd-i Bistâmî ve Hallâc-ı Mansûr gibi sufileri candan sever ve onları takdir eder. Hücvîrî geniş, hür ve müsamahalı bir düşünceye sahiptir; hayranı olduğu Hallâc’a uyulmaması ve onun örnek alınmamasını tavsiye edecek kadar da mantıklıdır. Hücvîrî, tasavvufi hayatın derinliklerini kavramak ve bunları ifade etmek için akli ve mantıki ölçüleri ve ilkeleri mümkün olan en geniş şekilde kullanmıştır.