E. MOĞOL İSTİLASI

İslam tarihindeki en büyük yıkım, hiç şüphesiz 1206’da Çin’den başlayarak, Polonya’ya kadar uzanan ve 1324’e kadar süren Moğol istilasıdır. Moğol istilasının, kendilerinin seçkin bir millet olarak dünya devleti kurma hayalinde olmaları, İslam dünyasının göz kamaştıran zenginliği ve İslam dünyasındaki karışıklıkların yol açtığı tarih kitaplarında görmeye alışkın olduğumuz bilgilerdir. Doğu Akdeniz’deki siyasi dengelerden haberi olmayan yeni oluşumlardan birisi olarak özellikle Harezmşahların, Moğol istilasında etkili bir sebep olduğu düşünülmüştür. Ne var ki kaynakların pek çoğunda Moğolların istiladan uzun yüzyıllar önce Avrupalı soylularla akrabalık ilişkisi kurmaya başladıklarından, bir kısmının da olsa Hıristiyanlığı kabul ettiğinden ve bütün bunların Cengiz Han zamanında bir Moğol-Frank ittifakına dönüştüğünden bahsedilmez. Bu kadar önemli bir bilginin gözden kaçması şaşırtıcıdır.

Müslüman düşmanlarla karşılaştıktan kısa bir süre sonra, Avrupalılar arasında Doğu’dan Hıristiyan bir müttefikin, bir kahramanın yardıma geleceğine dair söylentiler ve beklentiler vardı. Avrupa’daki bu inanç, elbette bir ayin duası olarak kalmamış, üzerinde çoktan çalışılmaya başlanmıştı. Bu çalışmaların sonucunda pek çok Moğol kabilesi, 7. yüzyıldan beri Nesturi Hıristiyanlığını kabul etmişti. Temuçin zamanındaki yirmi kabileden dokuzu Hıristiyan’dı. Cengiz Han zamanına varıncaya kadar, Hıristiyan prenseslerle evlenen Moğol hanları ve etrafındaki pek çok yetkili Hıristiyan’dı. Bu din ve akrabalık ilişkileri sonucunda bir Moğol-Frank ittifakı (Franco-Mongol alliance), Haçlı savaşları başladığında çoktan sağlanmıştı. Hıristiyanlar arasında yaygınlaşan bu kahraman beklentisi, 12. yüzyılda Presbyter Johannes’in kaleminden çıkan bir mektupla, Doğu’daki düşmanlarla savaşan ve Hıristiyanları tek çatı altında toplayan hayali bir Hıristiyan krallığı efsanesine dönüşmüştü. Efsanedeki kral David, II. Frederick’in haçlı ordusuna birlikleriyle destek vererek İslam’ı ortadan kaldıran Cengiz Han’dan (1165–1227) başkası değildi. Bu efsane Avrupa’da 17. yüzyıla kadar yaşadı. Raymundus Lullus’a (1232–1315) göre Moğollar, tamamen Hıristiyanlaştırılabilirse kaybedilen kutsal topraklar yeniden ele geçirilebilirdi. Her ne kadar 12. yüzyıl boyunca Moğolların ve Haçlıların açtığı güvenlik koridoru, Avrupalı misyoner, tüccar ve diplomatlarına görmek istedikleri yerleri keşfetme fırsatı vermişse de, Timur’un yönetimindeki Moğol imparatorluğunun hızla Müslümanlaşması, Lullus’un işaret ettiği bu tarihi fırsatı ortadan kaldırmıştır. Bununla birlikte Moğollar Hıristiyanlarla dindaş, Moğol hanları Avrupalılarla akrabaydılar. 1258de İslam’ın kalbi Abbasi imparatorluğunu yıkan Moğol istilası, Ermeni vakanüvis Kantzaglı Kirakos’un belirttiği gibi 515 yıl boyunca bölgede kan döküp kötülük saçan Müslümanlara uygulanan bir Hıristiyan intikamıydı.