Persler vasıtasıyla İslam’la tanışan Türkler, bu tanışma yönteminden dolayı bir şekilde Pers şemsiyesi altında siyasi varlık gösteriyordu. Bunun en somut belirtilerinden birisi de Türklerin, Emevîlerin hedefinde olmalarıydı. Onların inandıkları İslam’ın içinde ehl-i beyt ağırlığı vardı. Ancak Türklerin bölgede olup bitenlerden ve buradaki hassas dengelerden zerre kadar haberlerinin olmadığı apaçıktır. İngiliz oryantalist Stanley Lane-Poole’un (1854–1931) kısmen önyargılı ve hatalı, ama kısmen de isabetli sözleriyle özetlersek:
“[Selçuklu Türkerinin] ortaya çıktığı zamanda, [Abbasi] imparatorluğu ortadan kalkmıştı. (…) Yoğun bir tedaviye ihtiyaç vardı ve bu, Türklerin yayılmasında bulundu. Şehir hayatı tarafından bozulmamış ve dinle ilgisiz bir şekilde medenileşmiş bu kaba konargöçerler, acımasız ruhlarının bütün sıcaklığıyla İslam’a sarıldılar. Onlar, ölmekte olan bir devleti kurtarmaya geldiler ve onu yeniden canlandırdılar. Onlar İran, Mezopotamya, Suriye ve Anadolu’ya bölgeyi imha ederek ve orada varolan bütün yönetimleri yok ederek, büyük kitleler halinde yayıldılar. Sonuç olarak onlar, Batı Afganistan önlerinden Akdeniz’e kadar Müslüman Asya’yı tek bir yönetim altında bir kez daha birleştirdiler.”