IV - BİLİM VE TEKNİK

İslam’da peygamberlikten sonraki en yüksek rütbe, bütün türleriyle bilgeliktir (el-hikmet). İslam’ın çeşitli din-dil-milletlerden oluşan çokbiçimli kültür ve siyaset yapısı, İslam’ın bilgiyi teşvik eden ilkeleri ışığında (Kur’ân 28: 78, 39: 9 vd.) kısa zamanda onların birikimlerini İslam potası içerisinde bir araya getirmiş, su damlaları gibi dünyanın çeşitli yörelerine ve tarihin karanlıklarına saklanmış bilgi kırıntılarından büyük bir bilgi denizi yaratmıştır. İslam medeniyetinde, dünyanın çeşitli yörelerde, muhtelif dillerde kaleme alınmış bilgilerin, son derece kısa bir süre içinde ve yaratıcı şekilde bir araya getirilmesi, bilim tarihçilerinin hayretle karşıladığı bir olgudur. Büyük ölçüde bu başarı, yayıldığı geniş coğrafyada kopuk halde bulunan kültürler arasında, asimilasyona uğratmaksızın İslamiyet’in yarattığı iletişim ağının bir sonucudur. Başarının bir başka sebebiyse, Emevi siyasetinin kopardığı İslam topraklarının doğu kanadıyla, Abbasiler sonrasında iletişimin yeniden kurulmasıdır. Bu kadar farklı dil ve kültürün bulunduğu bir ortamda bilimin gelişmesinin başlıca yolunu tercüme oluşturduğu için başta Sanksitçe ve Grekçe olmak üzere pek çok ölü ve yaşayan dilden eserler Arapçaya tercüme ettirilmiştir. Bağdat’ta otuz altı kütüphane bulunduğu rivayet edilir; Endülüs’deki kütüphanelerin sayısı yetmişten fazlaydı. Kahire’de kurulan Darulhikme kütüphanesinde iki milyona yakın kitap bulunduğu kayıtlara geçmiştir. 1258deki Moğol İstilası’nda ve ardından 1492deki Reconquista’da bu kütüphanelerin çoğu yakılarak yok edilmiştir. İslam bilim tarihi yazıcılığı henüz emekleme safhasındadır; bu nedenle pek çoğu modern bilim düşüncesini etkilemiş ve belirlemiş bulunan aşağıdaki metinlerle birlikte İslam Rönesans’ını tasvir edecek metinleri okurun dikkatine sunuyoruz.